ActaFabula
  • Anasayfa
  • Bülten
  • Haber
  • İletişim
ActaFabula
  • Anasayfa
  • Bülten
  • Haber
  • İletişim
Kategori:

Haber

Haber

Belarus’taki göçmen krizi THY’yi etkileyebilir

by Acta Fabula 10 Kasım 2021
written by Acta Fabula
Belarus’taki Göçmen Krizi THY’yi etkileyebilir

Polonya-Belarus sınırında yaşanan göçmen krizi, Ankara’yı da yakından ilgilendirir hale geldi. Türk Hava Yolları, Avrupa Birliği hava sahasından ve havalimanlarından menedilebilir.

 

Şu günlerde Avrupa’da en önemli gündem maddelerinden biri, Belarus-Polonya sınırında yaşanan göçmen krizi. Belarus’tan yola çıkan ve Polonya’ya gitmek için sınıra getirilen göçmenler, sadece iki ülke arasında değil Rusya ve Avrupa Birliği arasında da kriz çıkarıyor.

 

İddialara göre insan kaçakçıları Irak ve Suriye başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki Arap ve Kürt göçmenleri Minsk’e uçakla getirip buradan Avrupa’ya sokmak için anlaşıyor. Nispeten konforlu ve pahalı göç yollarından biri olan bu rota, Bild’in haberine göre şimdilik 6000 göçmen tarafından tercih edilmiş durumda.

 

Avrupa Birliği yetkilileriyse tüm bu operasyonun Moskova tarafından incelikle planlanmış bir hareket olduğunu düşünüyor. Yazdan beri Minsk’e getirilen göçmenler, tam da Avrupa Birliği-Polonya ilişkileri gerilmişken sınıra yığılmış durumda. Polonya kamuoyunda Belarus’a ve Avrupa Birliği kurumlarına yönelik öfkeyse yükseldi.

 

Avrupa Birliği’nde bazı çevreler, tıpkı Türkiye’yle olduğu gibi benzer bir geri kabul anlaşmasının Belarus’la yapılması gerektiğini savunmaya başladı bile. Kremlin ve Kremlin kaynaklı bazı çevreler de bu görüşü destekliyor. Belarus’a yapılacak maddi katkının bu anlaşma için gerekli olduğunun altını çiziyorlar.

 

Avrupa Birliği ise bir yandan bu sorunu kökünden çözmek için yaptırım kartını sahaya sürmeye hazırlanıyor. Krizin oluşumunda etkisi olan şahıslara ve kurumlara yaptırım uygulanması planlanıyor. Bu listedeyse başı Minsk’e göçmen taşıyan havayolları çekiyor. Avrupa Birliği şimdilerde bu havayollarına yaptırım yapmayı düşünüyor. Ancak bir süredir baskının da devrede olduğu medyaya yansıyan bilgiler arasında.

Havayolları araştırılıyor, THY de gündemde

Ağustos ayının başında Politico tarafından hazırlanan dosyada Avrupa Birliği’nin Irak merkezli havayollarına baskı yaptığı yer alan bilgiler arasında. Iraqi Airways ve Fly Baghdad, Minsk seferleriyle göze batmış iki havayolu şirketi olarak veriliyor.

 

Politico’nun haberinde Litvanya göçmenlerin Minsk’ten sonraki durağı olarak veriliyor. Aynı zamanda Irak’a yapılan baskı sonuç verdikçe İstanbul-Minsk rotasının giderek daha yoğun bir şekilde tercih edildiği belirtiliyor.

 

Politico’nun iddialarına göre İstanbul, İzmir ve Antalya kaynaklı uçuşlar Türkiye’den Minsk’e göçmen taşıyor. Belavia Havayolları aracılığıyla gerçekleştirilen bu seyahatlere ek olarak Türk Hava Yolları’nın da göçmen taşıdığı iddia ediliyor.

 

Bild’in son hazırladığı dosyaya göre Fly Dubai, Cham Wings ve Türk Hava Yolları sürekli Minsk’e göçmen taşıyor ve kasıtlı olsun ya da olmasın, Rusya tarafından organize edildiği iddia edilen bu göç şemasının içinde yer alıyor. Daha çok Kuzey Iraklıların bu yolla Avrupa’ya ulaşmak istediğini belirten Bild kaynakları İstanbul, Dubai ve Moskova’nın, Minsk’ten önceki son duraklar olduğunu belirtiyor. Rakamlar ise bu iddiaları doğrular nitelikte. Bugüne kadar içinde yasadışı göçmen taşıdığı iddia edilen ve Minsk’e varan uçuşların 70’i Moskova’dan, 26’sı İstanbul’dan, 12’si Dubai’den, 7’si Şam’dan, 4’ü Bağdat’tan, 4’ü Antalya’dan, 2’si Beyrut’tan, 1’i Erbil’den, 1 tanesi de Ras Al Khaimah’den hareket etmiş.

 

Ekim ayının başlarında açıklama yapan Alman Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyse son zamanlarda Beyrut, Şam ve Amman’dan uçuşların arttığını belirtmişti.

Irak merkezli vize aracıları yine gündemde

İddialara göre Belarus hükümeti, göçmenlerin Avrupa’ya geçmek için vize almak istediğini bile bile bu vizeleri veriyor. Vize işlemlerinin merkezindeyse Erbil var. Deutsche Welle’ye konuşan ve ismini vermek istemeyen, geçmişte Bağdat’ta vize aracılığıyla ilgilenmiş bir kişi, Erbil’deki Belarus konsolosluğunu geçmişte bu vizeleri kendisinin düzenlediğini ancak şimdilerde Erbil’deki birçok aracı kurumun bu vizeleri düzenlediğini söylüyor.

 

Belarus’un Ankara büyükelçiliğinin ve Minsk’te merkezi bulunan turizm firmalarının, göçmenlere vize sağlayan şema içerisinde olduğu yine haberde yer alan bilgiler arasında. Avrupa Birliği ise bu turizm firmalarına ve üçüncü ülkelerin havayolu firmalarına yaptırım hazırlığında. Bu endişenin kaynağı ise Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in attığı ve üçüncü ülke havayollarının da hedef tahtasında olduğunu açıkça söylediği tweet.

THY risk altında

Bu rotada en çok kullanılan firmalardan olan Türk Hava Yolları da tabii olarak yaptırım riskiyle yüz yüze. Türk Hava Yolları, tamamı Sabiha Gökçen’den olmak üzere şu anda haftada beş seferle Minsk’e ulaşıyor. Aeroflot, UTair, Nordwind ve FlyDubai de şu an riskli havayolları arasında.

 

Bu havayollarının mevcut krizle doğrudan veya dolaylı olarak ne derecede ilgili olduğu veya ilgilerinin kasıtlı olup olmadığı henüz bilinmiyor. Türk Hava Yolları ise iddiaları reddediyor. Bu sabah açıklama yapan şirket, iddiaları temelsiz olarak nitelendirdi ve uluslararası yetkililerle işbirliği içinde güvenlik önemlerine ve gerekliliklerine uyduklarını yineledi.

 

Belarus, ilkbahar aylarında da bir uçak kriziye gündeme gelmişti. Yunanistan’dan Litvanya’ya giden RyanAir uçağı Belarus hava sahasındayken zorla indirilmiş ve uçaktaki Belaruslu gazeteci Roman Protasevich tutuklanmıştı. Bu olay sonrasında Avrupa Birliği üyesi ülkelere kayıtlı firmaların Belarus üzerinde uçmaları, Belarus havalimanlarına inmeleri yasaklanmış, Belarus firmaları da Avrupa Birliği hava sahasından ve havalimanlarından mahrum edilmişti.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
10 Kasım 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

Sahte Ajan, Sandviçe Gizlenen USB ve Şifreli E-Posta: Denizaltı Casusluğu

by Acta Fabula 13 Ekim 2021
written by Acta Fabula
Sahte Ajan, Sandviçe Gizlenen USB ve Şifreli E-Posta: Denizaltı Casusluğu

Amerika Donanması’nın nükleer mühendisi Jonathan Toebbe ve eşi Diana Toebbe, FBI’ın düzenlediği casusluk operasyonuyla denizaltı programına ait gizli belgeleri satmaya çalışmakla suçlanıyorlar.

 

Amerika Deniz Kuvvetleri’nin “Nükleer Reaktör” adıyla bilinen nükleer güçle çalışan denizaltı programında mühendis olarak çalışan Jonathan Toebbe ve Dianne Toebbe, kendisini yabancı istihbarat görevlisi olarak gösteren ama gerçekte FBI’ın operasyonundaki bir ajana nükleer denizaltıların gizli belgelerini satma suçuyla 9 Ekim tarihinde Maryland’de tutuklandı. Yabancı istihbarat personeli olarak yaklaşan FBI ajanı, Toebbe ile kod adları kullanarak şifreli mesajlaşlarla haberleşiyordu. Toebbe’un sandviç, yara bandı ve sakız kutuları içerisine yerleştirdiği USB bellek içerisindeki belgeleri Washington bölgesindeki gizli görüşme yerlerinde ajan için bırakmasının ardından Moerno kripto para kullanılarak hesabına yüzbinlerce dolar transfer ediliyordu.

 

Savcılık yaptığı açıklamada Toebbe için “nükleer denizaltı tasarımlarının yabancı bir ülkeye satılması” suçlamasıyla dava açıldığını belirtti.

 

2012-2014 yılları arasında donanmanın nükleer reaktör programında çalışan Jonathan Toebbe’un hükümet destekli bir araştırma merkezinde çalışıyor olması sebebiyle söz konusu programa erişimi bulunuyordu. 2020 yılının Aralık ayında FBI, 1 Nisan tarihinde postalanan ve “Lütfen bunu askeri istihbarat teşkilatınıza iletin. Ulusunuz için çok önemli bilgiler barındırdığına inanıyorum. Bu bir aldatmaca değil.” yazılı mektubu elde etti. Bunun yabancı istihbarat ile ilişki kurma çabası olarak gören FBI’ın neden bu kadar süre sonra pakete eriştiği ise bilinmezliğini koruyor. FBI’ın ele geçirdiği paketin içerisinde bir SD kart ve şifreli e-posta sistemi olan ProtonMail’e dair talimatlar bulunuyordu.

 

26 Aralık 2020 tarihinde FBI, “Bob” takma adını kullanarak “Alice” adını alan Jonathan Toebbe’a ProtonMail üzerinden “Mektubunu aldık. Seninle çalışmak istiyoruz. Uzun zaman oldu, hala orada mısın bilmek istiyoruz. Lütfen bu mesaja cevap ver, böylece nasıl devam edileceğine dair talimatlar vereceğiz.” İki ay sonra bu e-postaya cevap veren Jonathan, “İletişime geçtiğiniz için teşekkür ederim. Hala buradayım. COVİD bu e-postaya bakmamı zorlaştırdı. Nasıl ilerleyeceğimizi konuşalım.”

 

Jonathan belgeleri şifreli bir bulut uygulamasına yükleme karşılığında Manero kripto para birimiyle yüz bin dolarlık ödeme talep etme isteğine rağmen FBI, yüz yüze görüşme için aylar boyunca güven kazanmak için çabaladı. Nihayet, 2021 yılının Haziran ayında Bob ve Alice’in ilk alışverişi gerçekleşti; Jonathan belirlenen noktaya 16 GB kapasiteli USB belliği bırakırken, eşi Diana ise uzakta çevreyi denetleyerek casusluk faaliyetine dahil oldu. FBI ajanı USB belliği plastikle sarılı halde fıstık ezmeli sandviçin arasına saklanmış olarak aldı.

 

Jonathan belirlenen noktaların bulunduğu bölgelere gitmeden önce sahte dijital izler bırakarak, orada bulunma nedenini gizlemeye çalışıyordu. Bunun için belirlenen noktanın olduğu şehirleri internet arama motorunda “gezilecek yerler, tırmanış yapılacak araziler” olarak aratarak görüşmelerine sahte hikayeler oluşturmaya çalıştı.

 

Sonraki görüşmelerde yara bandı ve sakız kutusu kullanan Jonathan, FBI’a verdiği bu belgeleri donanma programında çalıştığı yıllar boyunca özenle sızdırdığını ProtonMail ile gönderdiği mesajlarda dile getirdi. Jonathan bu süreç içerisinde FBI’a gönderdiği bir mesajda kendi yöntemlerinin karşı casusluk teknikleriyle birebir örtüştüğünü, görüştüğü kişinin Amerikalı güvenlik personeli olmadığını anlamak maksadıyla 5 milyon Dolar talep ettiğini söyledi.

 

Jonathan’ın sızdırdığı en son belge ise Amerika’nın ileri teknolojilere sahip bir denizaltı sınıfına aitti. En erken 2060 yılına kadar hizmette kalması beklenen nükleer güce dayalı  güdümlü füze kapasiteli hızlı saldırı amacı taşıyan ve görünmezlik ile istihbarat toplama özelliklerine sahip 3 milyar Dolar maliyete sahip Virginia sınıfı denizaltılarına ait tasarımlar yine USB belleğin içerisinde FBI’a verildi.

 

Ağustos ayındaki belgeyi teslim etmesinin ardından artık bu işi bırakmak istediğini söyleyen Jonathan, Amerika’dan çıkarılma noktasında yardım istediği e-posta gönderdi. Bunu yapmaları halinde kendilerine minnettar olacağını belirten Jonathan, bir gün “Bob” olarak konuştuğu kişiyle yemek yiyip birbirlerinin kariyerlerinden bahsetmek istediğini ve ülkesine bağlılığından ötürü Bob’un cesaretini överek bitirdiği mesajında, Amerika’dan ayrılmak için pasaportlarının hazır olduğunu belirtti.

 

9 Ekim günü tutuklanan Jonathan ve Diana Toebbe çiftinin Atom Enerji Yasası’nı ihlal ederek nükleer enerji yapabilme bilgilerinin paylaşılması suçlamasıyla ömür boyu hapse çarptırılabilecekleri belirtiliyor.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
13 Ekim 2021 0 Yorum
1 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

CIA’in casusluk modeli teknolojiye yenik mi düştü

by Acta Fabula 11 Ekim 2021
written by Acta Fabula
Eski CIA'in casusluk modeli teknolojiye yenik mi düştü

CIA’de yirmi yedi yıl boyunca görev yapan Duyane Norman, teşkilatın uzun yıllardır kullandığı casusluk yöntemlerinin teknoloji tarafından geride bırakıldığını söylüyor.

 

“Meraklı gözlerden ırak, gölgeler içerisinde küresel çapta faaliyet gösteren gizli görev kadrosu fikri artık demode oldu.” açıklamasında bulunan Norman, CIA için casusluk yöntemleri üzerine araştırmalar yapan bir isim. CIA’in Karşı İstihbarat Şefi’nin yaptığı uyarı çerçevesinde Afganistan’daki haber elemanlarının ifşa olduğu ve hedef alınmaya başladığı bilgisi, teşkilatın bu alandaki kabiliyetini sorgulatır hale geldi.

 

Norman, CIA’in sahip olduğu casusluk ağındaki sızmalar ile ifşaların, dikkatsizlik ve yetersizlikle değil, sahte kimlikleri ile ilişkileri korumayı artık imkansız hale getiren teknoloji sebebiyle olduğunu ifade ediyor. Norman’ın HUMINT adı verilen insan istihbaratının dijital çağda hayatta kalamayacağı görüşü birçok meslektaşı tarafından kabul edilmese de herkes sosyal medya, akıllı telefonlar, yüz tanıyan sistemler ve bilgisayar teknolojilerinin casusluk işleyişini daha karmaşıklaştırdığı noktasında hem fikir.

 

CIA’in çeşitli coğrafyalarda yürüttüğü faaliyetlerden bazıları teknolojik sistemler sebebiyle sekteye uğruyor. CIA’in Lübnan’da görüştüğü ajanlarının sahip olduğu cep telefonlardakicoğrafi konum verilerinin Hizbullah tarafından analiz edilmesiyle ortaya çıkması, İran’da teşkilatın ajanlarını kaybetmesi, Çin’de yirmi kadar haber elemanının gizli iletişim kanalının taraf değiştiren ajan sebebiyle idam edilmesi ve nihai olarak İtalyan bir savcının Milan’da rahip kaçıran CIA görevlilerini telefon kayıtlarını inceleyerek tespit etmesi teknolojinin, casusluk faaliyetleri üzerindeki olumsuz noktaları açığa çıkarıyor.

 

Teknolojiyi en büyük suçlu olarak gören Norman, CIA’in haber toplama işleyişi için “gündüz vakitlerinde diplomat kılığında gezip, geceleri sahte kimliklerle görüşmeler yaparak kaynak toplayan personellerin ifşa olmaması şüpheli. Birçok fotoğrafını sosyal medyada yıllarca yayınlayan bir Amerikalının, Çin’in yüz tanıma teknoloji ağı varken nasıl bu ülkede takma isimle faaliyet gösterebilir?” sorusunu soruyor.

 

CIA’in iş insanı veyahut diplomat olarak faaliyet göstermesini sağlayacak destekleyici hikayeler, onaylama için aramaların cevaplanması ve birçok resmi kağıt işi olduğunu söyleyen Norman, rakip istihbarat teşkilatının hedef personelin hareketlerini oluşturup, buradaki bir sapmayı fark edebileceğini söylüyor.

 

Birçok aktif ve emekli istihbarat personeli ise dijital etkinin geçici olduğunu ve hiç kimsenin insan istihbaratını geliştirmek için siber istihbaratın kullanılması noktasında Amerika’dan iyi olmadığını belirtiyor. Bir yetkili ise mevcut şartları zorlukları olduğunu lakin bunların beraberinde fırsatları da getirdiğini ve insan istihbaratı sisteminin hala güçlü olduğunun altını çiziyor.

 

CIA’in eski şefi John Brennan da insan istihbaratının yok olmadığını lakin bu alanda çok daha dikkatli olunması gerektiğini belirtiyor.

 

Duyane Norman ise teknolojinin istihbarat operasyonlarına karşı olduğu iki örnek veriyor. Bir tanesi Hamas’ın üst düzey isimlerinden Mahmud el-Mabhuh’un 2010 yılında Dubai’deki otel odasında ölü bulunmasının ardından yapılan polis incelemesinde tüm MOSSAD suikast ekibinin kameralar yardımıyla ifşa olduğunu söylüyor. Diğer örneği ise 2018 yılında Rusya’nın Britanya’da zehirlemeye çalıştığı eski istihbarat personelinden veriyor. Bu operasyonun ortaya çıkarılmasını bir istihbarat örgütünün değil açık kaynak istihbarat (OSINT) yöntemlerini kullanan Bellingcat’in yaptığını da ekliyor.

 

Duyane Norman istihbarat toplama faaliyetlerinde radikal değişikliğe ihtiyaç olduğuna inanıyor.

 

 

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
11 Ekim 2021 0 Yorum
1 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

Çin, Rusya, İran ve Pakistan istihbarat servisleri CIA muhbirlerini avlıyor

by Acta Fabula 10 Ekim 2021
written by Acta Fabula
Çin, Rusya, İran ve Pakistan istihbarat servisleri CIA muhbirlerini avlıyor

New York Times’ın çok gizli bildirime atıfta bulunan haberine göre, üst düzey ABD karşı istihbarat yetkilileri, dünyanın dört bir yanındaki CIA istasyonlarını, Amerika için casusluk yapmak üzere yabancı ülkelerden işe alınan çok sayıda muhbirin öldürüldüğü, tutuklandığı veya büyük tehlikede olduğu konusunda uyardı.

 

CIA bildirimi son birkaç yılda düşman istihbarat teşkilatları tarafından idam edilen çok sayıda muhbiri olduğunu ve bu nedenle teşkilatın dünya çapında muhbir işe almakta zorlandığını belirtiyor. Yayınlanan habere göre, “Son yıllarda Rusya, Çin, İran ve Pakistan gibi ülkelerdeki muhalif istihbarat servisleri CIA’in kaynaklarını arıyor ve bazı durumlarda onları çifte ajana dönüştürüyor.”

 

Son yirmi yılda, CIA’in terörizme karşı savaş başlığı altında Irak, Suriye ve Afganistan gibi ülkelere yoğun yatırımlar yaptı. Ayrıca Çin ve Rusya’da istihbarat toplamayı geliştirmeye odaklandı. Yaygın ağlarla çalışmanın sonucu olarak CIA geçen yirmi yıllık çok sayıda muhbiri işe almıştı. Bu nedenle CIA için muhbirlerin düşman servisler tarafından avlanması ya da çift taraflı ajana çevrilmesi sorunu yeni değil. Ancak CIA’in son bildirimine göre muhbir ve yabancı ajanların son süreçte avlanma veya dönüştürülmesinde dikkat çekici bir yükseliş oldu.   

 

Rapora göre, yapay zeka, yüz tanıma ve diğer gelişmiş araçların kullanımı, yabancı hükümetlerin ülkelerinde faaliyet gösteren ABD istihbarat görevlilerini izlemesini kolaylaştırdı.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
10 Ekim 2021 0 Yorum
1 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

NATO, 8 Rus diplomatın akreditasyonunu ‘ajan’ oldukları gerekçesiyle iptal etti

by Acta Fabula 8 Ekim 2021
written by Acta Fabula
NATO, 8 Rus diplomatın akreditasyonunu 'ajan' oldukları gerekçesiyle iptal etti

NATO, Brüksel’deki karargâhında çalışan sekiz Rus diplomatın gizli şekilde istihbarat ajanı olarak çalıştığını, bu sebeple tümünün akreditasyonunu iptal ettiğini duyurdu.

 

Brüksel’deki NATO ana karargâhında çalışmak için akreditasyon verilecek Rus vatandaşlarının sayısı da 20’den 10’a indirildi.  NATO yetkilisi, “Rus NATO Misyonu’nun, Rus istihbarat subayı olarak ilan edilmemiş sekiz üyesinin akreditasyonunu geri çektik” dedi. Rusya Federasyonu’nun NATO’ya akredite edebileceği mevzi sayısını 10’a indirdiğimizi de teyit edebiliriz” dedi. İngiliz Sky News televizyonu, akreditasyon iptalleriyle ilgili kararın “cinayetler, casusluk gibi tehlikeli Rus faaliyetlerinden şüphelenilmesi sonucu” geldiğini bildirdi.

 

NATO’nun Rus diplomatlarla ilgili bu adımı, 2018’den bu yana ilk oluyor. 2018’de de İngiltere’nin Salisbury kentinde yaşanan istihbarat çalışanlarının zehirlenmesi olayında Rusya suçlu bulunmuş; bunun üzerine NATO yedi Rus diplomatın akreditasyonunu iptal etmişti.

 

Birkaç tecrübeli Avrupalı ​​diplomat, NATO’daki Rus misyonunda bazı Rus yetkililerin (çoğu değilse de) casus olduğunun bilinen bir sır olduğunu, ancak eski Soğuk Savaş rakipleri arasında bazı temas noktaları olması gerektiği için buna hoşgörüyle bakıldığını söyledi.

 

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
8 Ekim 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

CIA, yeni görev merkezi ile Çin’e odaklanıyor

by Acta Fabula 7 Ekim 2021
written by Acta Fabula
CIA, yeni görev merkezi ile Çin'e odaklanıyor

CIA, Çin’i ABD’ye yönelik en büyük uzun vadeli tehdit olarak görme görüşünün bir yansıması olarak Çin için yeni bir görev merkezi de dahil olmak üzere bir dizi yapısal değişiklik yaptığını duyurdu. CIA Direktörü William Burns, ‘yeni Çin Misyon Merkezi’nin ABD’nin 21. yüzyılda karşı karşıya olduğu en önemli jeopolitik tehdit olan Çin hükümeti üzerindeki çalışmaları güçlendireceği açıklaması yaparak yeni görev merkezinin önemine atıfta bulundu.

 

CIA’in yeni düzenlemeleri arasında Uluslararası ve Teknoloji Misyon Merkezi de yer aldı. Üst düzey bir CIA yetkilisi, bu ikinci görev merkezinin küresel sağlık, ekonomik güvenlik, iklim değişikliği ve teknoloji dahil olmak üzere “ABD’nin küresel rekabet gücü için kritik” konulara odaklanacağını söyledi.

 

Eski CIA Çin analisti Rodney Faraon, yeni görev merkezinin terörle mücadele ve karşı istihbarat gibi diğer önemli görev merkezleri ile operasyon ve analizin temel işlevlerini bütünleştirdiğini söyledi. Düzenlemenin getirisi konusunda Faraon  “daha fazla iletişim ve işbirliği ile birlikte ne kadar yakın çalışılırsa, bilgi toplama ve istihbarat üretimi için o kadar iyi sonuçlar elde edilir,” dedi. Bir CIA yetkilisi ise, “Çin ile ana rekabet alanı teknoloji olduğu için” iki görev merkezi doğal olarak örtüşüyor. Bu yenilik ve teknolojideki devrime ayak uydurduğumuzdan emin olmakla ilgili,” dedi.

 

Aynı zamanda, geleneksel olarak yüksek öncelikli diğer iki bölge artık bağımsız değil, bölgelerinin bir parçası olacak: İran ve Kore misyon merkezleri sırasıyla Yakın Doğu Misyon Merkezi ve Doğu Asya ve Pasifik merkezi olarak birleştirilecek. Kore Misyon Merkezi, Kuzey Kore’den gelen nükleer ve füze tehditlerine yanıt vermek için 2017 yılında kurulmuştu.

Yetkili, iki yeni görev merkezine kimin liderlik edeceğini söylemeyi reddetti. CIA açıklaması, Başkan Yardımcısı David Cohen’in uygulamayı denetleyeceğini söyledi.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
7 Ekim 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

Wagner Mali’ye girmeye hazırlanıyor Fransa tedirgin

by Acta Fabula 14 Eylül 2021
written by Acta Fabula
Wagner Mali’ye girmeye hazırlanıyor Fransa tedirgin

Mali Ordusu’nun eğitimi ve üst düzey kişilere koruma sağlamak amacıyla Wagner Grup ile anlaşma yapacağı aktarıldı. Mali ile Wagner Grup arasındaki anlaşma ile şirkete aylık 10,8 milyon dolar hizmet bedeli ödeneceği çeşitli güvenlik kaynakları tarafından bildirildi.

 

Yedi diplomatik ve güvenlik kaynağının Reuters’a aktardığı bilgilere göre Rusya’nın Batı Afrika’da genişlemesi ve eski sömürge gücü olan Fransa’ya karşı faaliyetlerde bulunulacağı amacıyla Paris bu anlaşmayı engellemek istiyor. Bu anlaşma kapsamında Mali’de görev alacak paralı asker sayısı şimdilik bilinmiyor.

 

Fransa’nın bu anlaşmayı iptal etmek için Amerika’dan da yardım istediği, Mali yönetimi ve Kremlin ile bu konuyu görüşmek üzere üst düzey diplomatların görevlendirileceği bir diplomatik kaynak tarafından ifade edildi. Batı Afrika’da el Kaide ve IŞİD’e karşı operasyonlar yürüten Fransa askeri faaliyetlerinin Wagner tarafından sekteye uğratılacağı konusunda endişeli. Ağustos 2020 tarihinde Mali’de darbe ile iktidara gelen cunta ise bu anlaşmayı yalanladı. Sözcü Baba Cisse, Wagner’in Mali’de faaliyet göstereceği ile ilgili iddiaları “dedikodu” olarak niteledi. Savunma Bakanlığı Sözcüsü ise “kamuoyunun Rusya ile daha çok işbirliği yapılmasından yana olduğunu ama herhangi bir anlaşma yapılmadığını” açıkladı.

Mali’deki askeri yönetim 2022’nin Şubat ayında seçim düzenleneceğini söylerken bir yandan da Rusya ile ilişkilerini geliştiriyor. Diplomatik bir kaynak, Mali Ordusu’nun yeniden yapılandırılması için destek programı yürüten uluslararası kuruluşların, Wagner ile anlaşılması halinde destek programını bitebileceğini ifade ediyor. Bu durum ise ülkenin askeri güçlerinin tamamen Rusya ve Wagner’in kontrolüne geçmesi riskini güçlendiriyor.

 

Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in Orta Doğu ve Afrika Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov ile Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın Sahil Bölgesi Genel Sekteri ve Özel Elçisi Christophe Bigot’nun 8 Eylül tarihinde Moskova’da görüştüğü Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından Reuters’a doğrulandı.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
14 Eylül 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

ABD Bagram Hava Üssü’nden çekildi

by Acta Fabula 2 Temmuz 2021
written by Acta Fabula
ABD Bagram Hava Üssü’nden çekildi

ABD ordusu ve NATO güçlerinin Bagram Hava Üssünden çekildiği açıklandı.

 

Pentagon tarafından yapılan açıklamada ordunun üssü boşalttığı bilgisi yer aldı. Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla  Associated Press’e konuşan iki ABD’li yetkili, üssün tamamının Afgan Ulusal Güvenlik ve Savunma Kuvvetleri’ne devredildiğini söyledi.

 

Kabil kuzeyinde bulunan Bagram Hava Üssü, ABD ve NATO öncülüğünde Taliban’a ve yabancı güçlere karşı hava saldırıları için kullanılan stratejik bir üs konumundaydı.

 

Taliban’ın birçok vilayette hakimiyeti ele almasıyla ABD’nin üsten çekilip çekilmeyeceği tartışma konusuydu. Ancak daha sonra Biden yönetimi geri çekilmenin devam edeceğini açıkladı.

 

ABD ile Taliban 2020’de anlaşmış ve 2021 Mayıs ayında ABD Başkanı Biden, Afganistan’dan çekileceklerini duyurmuştu. Biden, Nisan ayında ABD’nin Afganistan’dan çekilme işlemlerinin en kısa süre içerisinde başlatılacağını söylemişti. 11 Eylül’e kadar sürecek olan geri çekilmede kalan 2,500 – 3,500 ABD askerinin ne zaman Afganistan’dan ayrılacağı konusu ABD’nin güvenlik endişeleri nedeniyle henüz açıklanmadı.

 

Öte yandan ABD, başkent Kabil’deki büyükelçiliğinin korumalığı için yaklaşık 650 askeri Afganistan’da barındıracak.

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
2 Temmuz 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

Çin kıtalararası balistik füzeler için yüzlerce silo inşa ediyor

by Acta Fabula 1 Temmuz 2021
written by Acta Fabula
Çin kıtalararası balistik füzeler için yüzlerce silo inşa ediyor

Bağımsız araştırmacılar Çin’in kuzey batısındaki Yumen şehri yakınlarında kıtalararası nükleer başlıklı balistik füzeler için 100’den fazla yeni silo inşa etmeye başladığını tespit etti.  Çin’in kuzey batısında süren bu silo inşaatları, Pekin’in nükleer kapasitesinde büyük bir genişlemeye işaret ediyor olabilir.

 

ABD’de yer alan James Martin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Araştırmaları Merkezi’ndeki araştırmacıların elde ettikleri uydu görüntüleri, Çin’in Gansu eyaletinde yüzlerce kilometrekarelik kurak arazide çok sayıda inşaat halinde olan yapıları gösteriyor. Araştırmacıların belirttiğine göre yaklaşık 119 kadar şantiye, Çin’in nükleer başlıklı balistik füze cephaneliği için kullandığı mevcut fırlatma tesislerine benzer şekilde inşa ediliyor.

 

Analistler, yüzden fazla silo inşaatının tamamlanmasını, 250 ila 350 nükleer silah stokuna sahip olduğuna inanılan Çin için tarihi bir değişimi temsil edeceği şeklinde yorumluyor. Öte yandan söz konusu silolara ne kadar füze yerleştirileceği tam olarak bilinmiyor. Çin daha önce bu şekilde silolar inşa etmiş ancak yapılara nükleer füzeler yerleştirmemişti.

 

Çin’in nükleer cephaneliği konusunda uzman olan Jeffrey Lewis, Çin’in nükleer caydırıcılığının güvenilirliğini artırmak için büyük bir çaba harcadığını söyledi. Middlebury Enstitüsü’nün Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Araştırmaları Merkezi’nde baş görevli olan Lewis, Washington Post’a yaptığı konuşmasında, yeni tespit edilen silolarla birlikte Çin genelindeki diğer sahalarda yapım aşamasında olan silolar da eklenirse, toplamda 145 silonun inşaat halinde olduğunu saptadıklarını belirtti.  Lewis ‘’Çin’in nükleer kuvvetlerini geliştirmesindeki asıl amacının olası ABD saldırısı karşısında misilleme yapabildiği bir yeteneğe sahip olmaktır.’’ dedi.

 

Lewis, sahalardaki büyük kazı çalışmalarının bu yılın başlarında başladığını, ancak inşaat hazırlıkların muhtemelen aylardır sürdüğünü söyledi.

ABD’nin Çin’in nükleer çalışmalarına yönelik endişeleri

ABD’de Çin’in nükleer çalışmalarına yönelik incelemeler sürüyor. ABD nükleer kuvvetleri komutanlarından Amiral Charles Richard, Çin’de kıtalararası balistik füze cephanelerinin ve uydulardan kolayca gizlenebilen modern mobil füze rampalarının sayısının geçmiş yıllara kıyasla arttığını ifade etti.

 

Savunma Bakanlığı sözcüsü John Supple, Çin’in önümüzdeki on yıl içerisinde nükleer silahlar konusunda iki kat daha da gelişebileceğinden bahsederken, Çin’in füze silolarının çoğalmasıyla ilgili endişelerini dile getirdiğini kaydetti.

 

Geçtiğimiz aylarda açıklamalarda bulunan Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise Biden yönetiminin “Çin’in modern ve büyüyen nükleer silahları konusunda kaynaklanan risk ve tehlikeleri en aza indirgemek için silah kontrolünü takip edeceğini’’ söylemişti.

 

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
1 Temmuz 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Haber

Afganistan’da son durum – Harita

by Acta Fabula 18 Haziran 2021
written by Acta Fabula

ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararının ardından NATO üyesi ülkeler de Taliban’ın ilerlediği ülkeden çekilmeye başladı. Bu süreçte uzun süredir NATO kapsamındaki Afganistan misyonlarında görev alan Türkiye Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Hamid Karzai Havaalanı’nın güvenlik ve işletmesine talip oldu. 14 Haziran’daki NATO zirvesinde ABD başkanı Biden ile baş başa görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabil’deki havaalanı konusunda Macaristan ve Pakistan ile ortak çalışmak istediklerini ABD başkanı ile görüştüğünü duyurmuştu. ABD tarafından ise konu ile ilgili ilk net açıklama 17 Haziran’da ABD başkanı Biden’ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan’dan geldi. Sullivan, Biden ve Erdoğan’ın Kabil havaalanı konusunda bir mutabakata vardıklarını açıkladı.

 

Doha’da iki yıldır yapılan aktif barış görüşmelerine rağmen çatışmaların sürdüğü Afganistan’da Taliban’ın ilerleyişi sürüyor. Başken Kabil’in çevresinde de süren çatışmaların yanı sıra ülkenin büyük kısmı aktif olarak Taliban kontrolünde. Türkiye’nin iki ülke ile beraber üstleneceği Kabil Hamid Karzai Havaalanı misyonunun orta-uzun vadede Türk askeri ile Taliban arasında sıcak bir temasa dönüşmesi riski tartışılmaya devam ediyor. Diğer yandan Taliban baş müzakerecisi Suheyl Şahin ve örgütün sözcüsü Zabiullah yaptıkları açıklamalardaa Türkiye dahil herhangi bir yabancı gücü istemediklerini belirtti. Bu sürecin nereye varacağı merak konusu iken Afganistan’daki kontrol ve çatışma alanları haritası ülkenin barıştan uzak olduğunu gösteriyor.

 

Afganistan’da Taliban ve Afgan hükümetinin kontrol sahalarını açık kaynaklar üzerinden hazırlayarak gösteren Acta Fabula Online Afganistan Son Durum haritası ülkenin büyük kısmında çatışmanın sürdüğünü, Afgan Hükümetinin ülkenin orta kesiminde sıkıştığını ve başkent Kabil de dahil olmak üzere pek çok büyük kentin. Taliban kuşatması altında olduğu da haritalama çalışmaları ile görünür hale geliyor.  Aşağıdaki haritada Yeşil renk Taliban’ı Kırmızı renk Afganistan Hükümetini temsil etmekte. Açık Mavi alanlar ise Taliban ve Afgan hükümeti arasındaki çatışmalı alanları gösteriyor. 

Share on facebook
Share on twitter
Share on linkedin
18 Haziran 2021 0 Yorum
0 FacebookTwitterWhatsappEmail
Yeni Gönderiler
Eski Gönderiler

Son Yazılar

  • Rusya-Ukrayna Savaşı: İşgal nasıl sadece yabancı gönülleri değil, paralı askerleri de çekti
  • Lübnan’ın İsrail’e Karşı İstihbarat Mücadelesi
  • Belarus’taki göçmen krizi THY’yi etkileyebilir
  • 27 Şubat saldırısının iç yüzü: Askerler Rusya’yı suçluyor
  • Bizden nefret eden ajanlar: Casusluk ve devlet sırları üzerine habercilik

Son Gönderiler

  • Rusya-Ukrayna Savaşı: İşgal nasıl sadece yabancı gönülleri değil, paralı askerleri de çekti

    5 Mart 2022
  • Lübnan’ın İsrail’e Karşı İstihbarat Mücadelesi

    4 Şubat 2022
  • Belarus’taki göçmen krizi THY’yi etkileyebilir

    10 Kasım 2021

Kategoriler

  • Genel (61)
  • Haber (171)
  • Twitter
Footer Logo

@2021 - All Right Reserved. actafabula.net