Halep Ekseninde Kısa Suriye Siyasi Tarihi


Warning: Attempt to read property "post_excerpt" on null in /var/www/vhosts/actafabula.net/httpdocs/wp-content/themes/shareblock/inc/misc/single-header-1.php on line 119
0 Shares

Suriye’de devrim iddiası ile yola çıkan kitleler ile rejim arasındaki mücadele iç savaşa dönüştüğünde Halep halen bir ticaret kenti olma özelliğini korumaya çalışıyordu. Halep’in devrime geç katılmasında kuşkusuz Halep’in jeopolitik ve sosyolojik durumu etkiliydi. Kent ticari bir geçiş noktası olması sayesinde yüksek refahı ile dikkat çekiyordu. Böyle bir kentin Suriye’de gösterilerin çatışmalara dönüştüğü evrede sessiz kalışı çok dikkat çekmemişti.  Ancak tarafların gözü her zaman Halep üzerindeydi.

 

Halep mali refahının saltanatını ülkedeki karışıklıklara rağmen sürdürmeyi 2014’ün ortalarına kadar denedi. Bu durum aslında hem Suriye’nin geçirdiği siyasi evrelerin hem de Halep’in doğasının sonucuydu.

 

Devrimci kalkışma ve ardından gelen çatışma sürecine oldukça geç katılan Halep, Watenpaugh ve bölge ile ilgili modern döneme geçişi araştıran pek çok yazarın dikkat çekiği gibi, birden çok ticari yolun yanı sıra birçok etnik grubun da kesişme noktasıydı. Bu açıdan kent çok sesli bir yapıya sahipti.[af] Keith Watenpaugh, Cleansing the Cosmopolitan City: Historicism Journalism and the Arab Nation in the Post- Ottoman Eastern Mediterranean, Social History, Vol. 30, No. 1, [/af] Osmanlı’nın Suriye’den çekilmesinin ardından çok farklı politik akımlara maruz kalan Şam gibi Halep’te de siyaset parçaların ittifakı idi.[af] Konuyu daha yakından incelemek için: James Gelvin, Divided Loyalties: Nationalism and Mass Politics in Syria at the Close of Empire, Berkeley: University of California Press. 1998 [/af] Osmanlı’nın ardından Halep; ulus bilinci, Arap devrimi ve birlikten daha çok hayatta kalmanın yollarını arıyordu.[af] Bu konuda araştırmacı Sluglett, Fransa, Suriye ve Lübnan adlı kitabının “Will the Real Nationalists Stand Up?” bölümünde Halep’in Osmanlı sonrasındaki karmaşada bir ulus bilincinden çok özerklik çabası ile yetindiğini ifade eder. Peter Sluglett, Will the real nationalists stand up? the political activities of the notables of Aleppo, 1918-1946 [/af] 

 

Pek çok bölge bağımsızlık akımlarını şiar edinip mücadele ederken Halep kısa süreli Şerif Hüseyin hakimiyetinde bile kendi çatışmalarını yaşamıştı. Fransız işgali tehdidi bile Halep’i tek bir çatı altında birleştirememişti. Eski bir İttihat ve Terakki bürokratı ve aynı zamanda Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın topladığı Büyük Suriye Kongresi üyesi olan İbrahim Hananu[af] Mehmet Akif Okur, Emperyalizmin Ortadoğu Tecrübesinden Bir Kesit: Suriye’de Fransız Mandası, Bilig, Kış / 2009, sayı 48; Joel Veldkamp, The 1926 Elections in Aleppo: A Moment of Crystallization [/af] ile Faysal arasındaki ittifak içinde dahi çekişme yaşanmıştı.[af] James Gelvin, Divided Loyalties: Nationalism and Mass Politics in Syria at the Close of Empire, Berkeley: University of California Press. 1998 [/af]

 

Fransız manda yönetiminden önceki süreçte, Osmanlı tasnifine göre, Halep’in gayri Müslimleri bölgeyi domine eden İngilizler ile sahil bölgelerinde konuşlu Fransızlar arasında git-gel yaşıyordu. Avrupa ile olan ilişkileri sayesinde gayri Müslim Araplar ve diğer etnik gruplar milliyetçiliği bölgeye taşıyor[af] Joel Veldkamp, The 1926 Elections in Aleppo: A Moment of Crystallization [/af] fakat Arap nüfusun genelinde güçlü bir temele sahip olan İslam’ın etkisinden çekiniyorlardı.[af] Bu konuda Watenpaugh ‘un Fransız manda yönetimi altına giren Halep’te manda yönetiminin ilk Cuma namazından 1924’te Türkiye’de hilafetin kaldırılmasına kadar hutbelerin hilafet ve Osmanlı sultanları adına verildiği notu fikir vericidir. Aktaran: Veldkamp, a.g.m [/af] Bu kampların birbiri ile olan geçişken ilişkisi ise Halep’in politik tercihlerindeki kaygan zemini açıklıyordu. Bu konuda 1911 yılında İngiliz konsolosu Gerard Lowther’in yazdığı rapor bu zemini tasvir etmektedir. Lowther raporunda, “Ne üzücü ki Halep iki kampa bölünmüş durumda, bir yanda Müslüman toprak sahipleri ve eşraf diğer tarafta Müslüman işçiler, devlet görevlileri ve Hristiyanlar,”[af] Keith David Watenpaugh, Being Modern in the Middle East: Revolution, Nationalism, Colonialism, and the Arab Middle Class, s.106, Princeton University Press, 2012 [/af] ifadelerini kullanmıştır. Bu kamplaşmaya neden olan muhtemelen Arap milliyetçiliğinin bağımsızlıkçı anlayışından etkilenseler de Osmanlı’nın geliştirdiği kent ve taşra ilişkisini kuran toprak sahibi ve tüccar merkezli yapının hedeflenen Osmanlı sonrası rejim tercihlerinden memnuniyetsizliği idi.

 

Fransız mandası sırasında kendi içinde kamplara bölünmüş Arap milliyetçiliğinin anti-monarşist duruşu hala Osmanlı sultanlarının hilafeti adına hutbe okuyan Halep’i mevcut karmaşa içinde çok ayrı bir yere koyuyordu. Fransızlar ise tüm bunların farkında Arap milliyetçiliğini parçalamak için fraksiyonları[af] Arap milliyetçiliğinin doğuşu ile eş zamanlı gerçekleşen Osmanlı’nın çöküşü Suriye bölgesindeki etnik grupların milliyetçilik fikrine ihtiyatlı yaklaşmalarına neden oluyordu. Bu bir fikir çevresinde toplanan farklı grupların çözüm ve amaçlarını, milliyetçilik fikrine bakış açılarındaki farkları doğuruyordu. Bunlardan en belirgin olanı yine Halep’te Khoury’nin aktardığı durumdur. Halep’te erken Arap milliyetçiliği döneminde bazı ileri gelenler fikri ve Arap devrimini desteklerken çok ileri gitmemesi gerektiğini düşünüyordu. Bu düşüncenin arkasında ise milliyetçilik fikrinin İslam Birliği fikrini zedelediği, İslam birliğini kırdığı tezi yatıyordu. Aktaran: Khoury, a.g.e., s.104 19 numaralı dipnot [/af] ve var olan etnik – mezhepsel ayrışmaları derinleştiriyorlardı.[af] Okur, a.g.e [/af]

 

Sömürge yönetiminin Lübnan’da Marunilere inşa ettiği devlet Arap milliyetçilerinin dayandığı ‘Büyük Suriye’ idealini baltalayıp milliyetçiler arasında dini ayrılıkları gündeme taşıyordu.[af] Daniel Pipes, Greater Syria: the history of an ambition, s.62, Oxford University Press, 1990 [/af] Bu ayrılık Halep’te halihazırda yaşanan kamplaşmada da kendisine yer buluyordu.

 

Müslüman toprak sahibi ve eşraf büyük bir kitle olan Müslüman işçi sınıfından taraftar toplayabiliyordu ama bu gücü Fransız yanlısı politik tercihlerini konsolide etmekte kullandığı için önderlik rolünü yitiriyordu. Diğer taraftan Hristiyan Araplar da Hananu Devrimi sırasında Fransa ve İngiltere’ye koruyuculuk talebinde[af] Veldkamp, a.g.m., s.8 [/af] bulundukları için inandırıcılıklarını yitirmişti ve Müslüman elitlerle giriştikleri iktidar mücadelesi Halep’te bağımsızlıkçı akımı güçsüzleştiriyordu. Hristiyan Araplar, kendilerine yönelen Avrupa merkezlilik eleştirisine karşılık Arap bağımsızlık hareketi öncüsü olarak kabul edilen Kral Faysal’ın aldığı İngiliz desteğini ileri sürüyorlardı. Khoury bu konuda Hristiyan Arap milliyetçilerinin Avrupa birikimine olan düşkünlükleri nedeniyle Müslümanlarla bölünmeyi körükleyen bir tavra sahip olduklarını söyler.[af] Philip Khoury, Syria and The French mandate: The Politics of Arab Nationalism 1920 – 1945, s. 28, Princeton University Press, 1987 [/af]

 

Bu olgu Halep açısından daha gözle görülür bir durumdu. Osmanlı’ya karşı hızla yükselen Arap milliyetçiliğinin çöküşündeki etnik-mezhep ayrım kendisini Fransız işgalinin ilk anlarında ve sonraki tüm süreçlerde hissettirdi.[af] Fransız güçleri Halep’e girmeden hemen önce Faysal döneminde ittifak halinde bir araya gelmiş olan Arap milliyetçilerinin kurduğu Ulusal Savunma komitesinin yöneticileri kentten ayrılmış ve kent savunmasını Bab El Neyrab’ tan kent içine giren üç bin kadar aşiret savaşçısı ile kentin surları dışında Fransızlarla savaşmayı bekleyen Ankara hükümeti destekli İbrahim Hananu ‘ya bırakmışlardır. Bazı araştırmacılara göre komitenin kenti terk eden üyelerini çoğunluğu İngiliz destekli milliyetçilerdir. Daha detaylı bilgiler için bkz: James L. Gelvin, Divided Loyalties: Nationalism and Mass Politics in Syria at the Close of Empire, University of California Press, 1999 [/af]

Fransız güçleri Halep’e girmeden hemen önce Faysal döneminde ittifak halinde bir araya gelmiş olan Arap milliyetçilerinin kurduğu Ulusal Savunma komitesinin yöneticileri kentten ayrılmış ve kent savunmasını Bab El Neyrab’ tan kent içine giren üç bin kadar aşiret savaşçısı ile kentin surları dışında Fransızlarla savaşmayı bekleyen Ankara hükümeti destekli İbrahim Hananu ‘ya bırakmışlardır. Bazı araştırmacılara göre komitenin kenti terk eden üyelerini çoğunluğu İngiliz destekli milliyetçilerdir.[af] Daha detaylı bilgiler için bkz: James L. Gelvin, Divided Loyalties: Nationalism and Mass Politics in Syria at the Close of Empire, University of California Press, 1999 [/af]

 

Fransız işgali sırasında Şam’dan iki gün önce çatışmasız şekilde Fransızlara teslim olan Halep’in[af] Khoury, a.g.e., s.98 [/af] siyasi sosyolojisi manda yönetimi sırasında da değişmemiş, Fransızların Osmanlı’dan devşirdikleri kentten kırsala yönelen iktidar ve ekonomi anlayışı[af] Gelvin, a.g.e., s.51 [/af] sayesinde Müslüman toprak sahipleri, tüccarlar, bürokratlar ve Hristiyanlar arasında yerel iktidar için çekişmeli ittifaklar sürmüştü.[af] Khoury, a.g.e., s.99 [/af] Şam ile Halep arasındaki ilişki de benzer şekilde idi.

 

Fransız manda yönetimi altındaki Halep, Şam ile çekişmesine devam ediyor, Şam’ın milliyetçileri ile Halep milliyetçileri arasındaki farklar bir iç savaş şeklinde tezahür ediyordu. Fransız işgalinin ilk evresinde direnişsiz teslim olan Halep, daha sonraki süreçte Kahire, Filistin ve Lübnan’dan kendi liderlerini çıkaran Şam karşısında giderek güç kaybediyordu.

 

Şam merkezli Ulusal Hareket Birliği ile Halep’in siyasi aracı Hananu merkezli Vatan Kitlesi arasındaki gerilimler ‘devrim’ ve ‘bağımsızlık’ mücadelesini çok zaman Fransızlarla uzlaşmacı tercihlere zorluyordu. Halep’in siyaseten düşüşü ile Vatan Kitlesi de Şam’ın eline geçti. 21 Kasım 1935’te İbrahim Hananu’nun vefatı ile Halep milliyetçiliği gücünü iyice kaybetmiş[af] Khoury, a.g.e., s.457 – 460 [/af] ancak kendi içinde çekişmelerini bitirmiş değildi.

 

Osmanlı’dan kopuşun hemen ertesinde Şerif Hüseyin’in bölgeye girişi Arap milliyetçileri arasında ekol farklılıklarının yanı sıra Halep bağımsızlık mücadelesine destek olan ülkeler konusunda da tartışmalara sahne olmuştu. Halep’in Müslüman ve Sünni toprak sahipleri ve tüccarları bir yandan İslam vurgusu yaparken diğer yandan toprak ve ticaret tekellerinden gelen güçlerini kaybetmek istemiyorlardı. Milliyetçilik fikrini Avrupa’dan taşıyan Hristiyan azınlıklar ve az sayıdaki seküler Arap ise İngiliz destekli de olsa Şerif Hüseyin hareketinin İslami karakterinden rahatsızlık duyuyordu. Sünni elitlerin sürüklediği Arap milliyetçiliği Halep’te Osmanlı’da yetişmiş İttihat ve Terakki üyeleri üzerinden Türk – İslam sentezinin etkisine açık halde idi. Böylece Halep’te Fransa, İngiltere ve genç Türkiye’nin arasında savrulan çok parçalı bir milliyetçilik doğdu. Gerek sosyolojik içeriği gerek bir ticaret kavşağı olması nedeniyle çevresel etkilere açık haldeki Halep, Fransız işgali döneminde hem sömürge komiseri ve Şam hem de kendi içinde çatışmalar yaşıyordu.

 

Ülke genelinde Vatan Kitlesi tarafından ilan edilen genel grev sonucu Fransızların verdikleri tavizler 1936’da Paris müzakerelerine neden olurken Suriye delegasyonunda Halep’ten Sadullah Cabiri dışında sadece iki Avrupa eğitimli Ortodoks Hristiyan vardı.[af] Paris müzakerelerine katılanlar Haşim El Atasi, Cemil Merdam, Sadullah Cabiri, Fans Hun, Amir Mustafa Şibabi, Edmond Humsi, Edmond Rabbath, Naim Antaki ve Suriye Komünist Parti lideri Halid Bektaş idi. Aktaran: Khoury, a.g.e., s.464 [/af] Kuşkusuz bu durumda, Halep’in Fransızlar tarafından işgali ile Türkiye ile koparılan siyasi ilişkisi[af] Khoury, a.g.e., s.111 [/af] ve Anadolu’dan Halep’e gelen yoğun gayrimüslim akını da etkiliydi.[af] Sluglett, a.g.e., s.22 [/af] Eski direnişin aktif aktörleri Ankara tarafından destekleniyordu ancak Halep işgali sonrasında sınırlar Fransızların kontrolüne geçmişti. Sonuç olarak Halep’in bağımsızlık temalı siyasi çevrelerinin kendi içindeki mücadeleleri Fransız işgaline ve Şam’ın daha seküler etkisinin Halep’i de yutarak yükselmesine neden oldu.

 

Halep’in siyasi etkisini kaybetmesinde Müslüman ve Hristiyan milliyetçi elitlerin rekabetinin etkisinin yanında Fransa eliyle Suriye’de yükseltilen etnik-mezhep temsile dayalı otonomiler de etkili idi. Fransızlar birleşik bir milliyetçi kalkışmanın önüne geçmek için ülkenin güneyindeki Durzilere, kuzeybatısında sahil şeridi ve dağlarına yayılan Nusayrilere yönetim idaresi sağladı.[af] Daniel Pipes, The Alawi Capture of Power in Syria, Middle Eastern Studies, Vol. 25, No. 4, 1989, pp. 429-450 [/af] Fransızların bu mezhep temelli kapalı topluluğu askeri eğitimlere alarak ordu içinde güçlenmelerini sağlaması Sünni elitlerin ise orduyu bir iktidar aracı olarak görmemesi[af] Pipes, a.g.m [/af] siyasi olarak Şam’a teslim olan Halep’in Nusayrilerin yükselişi ile bir kez daha etkisini yitirmesine neden oldu.

 

Fransız sömürge idaresinin Arap milliyetçiliğinin klik farklarını kullanarak bağımsızlıkçı girişimleri engelleme stratejisi daha sonraki yıllarda ülkedeki yönetimin mezhep merkezli askeri bir elitin ele geçirmesine neden olacak ve Halep sadece Sünnilerin ticaret yapabildikleri bir kent haline gelecekti.

 

İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Suriye’de yaşanan ekonomik kriz büyümüş, savaş nedeniyle Fransızların olağanüstü hâl yasalarına dayanarak uyguladıkları baskı Suriyelileri oldukça bunalmıştı.[af] Khoury, a.g.e., s.585; Michael Provence, Liberal Colonialism and martial law in French mandate Syria, Ed. Liberal Tought in the Eastern Mediterranean Late 19th Century until the 1960s, s.53 – 74, Boston, 2008 [/af] Türkiye ile ticari ilişkileri Fransız işgali ile kesilen, sonraki dönemde de iç karışıklıkları ile baş başa kalan Halep, ülke geneline yayılan Vatan Kitlesi içinde Şam merkezli siyasi kişiliklerin ön plana çıkışı ile kaybolmuştu. Fransız sömürge yüksek komiserliği gözetimindeki hükümetler içinde yer alan Halepli milliyetçiler olsa da Halep siyasal olarak kendi çelişkileri ile sessizliğe bürünmüştü.

 

Bağımsızlık öncesi dönem ele alındığında Halep ne Arap bağımsızlık hareketini ne Türkiye destekli isyanı ne de İslami birliği savunanlar tarafından güçlü ve tek bir potada toplanmayı sağlayabilmişti. Aktörleri ve gündemi hızla değişen siyasi bir ortamda yükseltmeyi başardığı siyasi araçlarını koruyamamış haldeydi. Nisan 1946’da Suriye bağımsızlığını kazandığında Halep Fransız sömürgesini çatışmasız kabul etmenin utancını halen taşıyan, siyasi çekişmeler ve dini çatışmalara sahne olmuş, kent ve kır demografisi Fransızlara karşı savaş, Anadolu’dan aldığı göçler ve Fransız politikaları sonucu değişmiş bir halde eski etkisinden yoksun bir kentti.[af] Philip S. Khoury, Urban notables and Arab Nationalism
The politics of Damascus 1860-1920, Cambridge University Press, 1983. Khoury bu eserinde genel olarak Şam merkezli bir çalışmayı tercih eder ve eserin girişinde bunun nedenlerini ortaya koyar. Genel manada bakıldığında da Vatan Kitlesi ve ardından gelen parçalanma Halep’i Suriye siyasetindeki belirleyici rolden uzaklaştırmıştır. Bu durumda en etkili faktörün bağımsızlık düşüncesinin Şam’da uyanması ve liderliği Şam’ın üstlenmesi olduğunu vurgular. [/af]

BAAS’IN YÜKSELİŞİ VE HAFIZ ESED DÖNEMİNDE HALEP

Birinci Dünya Savaşı ardından gelen ekonomik ve siyasal çalkantılar bitmeden kısa bir bağımsızlık dönemi yaşayan Suriye’nin Fransızlar tarafından işgali sorunları derinleştirmişti. Toplumsal sorunların yanında bağımsız yerleşik bir düzenin kurulamadığını düşünen Arap milliyetçileri arasındaki sorunlar da sürüyordu.

 

İstikrarsız manda döneminin ardından siyasal araçları gelişmemiş bağımsız Suriye siyasetinde Osmanlı ve Fransızlar tarafından kontrol aygıtına dönüşmüş etnik ve dini ayrılıkların yansımaları devam ediyordu. Manda döneminin Şamlı elit kesimini temsil eden Şükrü Kuvvetli, Cemil Merdam ve Faris Huri gibi isimler Vatan Kitlesi’nden kopmuş ve Ulusal Parti’yi kurmuşlardı. Şam elitlerinin karşısında Halepli elitleri temsil eden siyasetçiler Halk Partisi’ni kurmuş, Şam ve Halep arasındaki siyasi çekişme iyiden iyiye açığa çıkmıştı.[af] Derek Hopwood, Syria 1945 – 1986 Politics and Society, s. 31, Allen & Ulvin, London, 1988 [/af]

 

Bağımsızlığın ardından Suriye’de Arap milliyetçiliği, sınıfsal çelişkilerine rağmen güçlendi. Ne var ki, ülke genelindeki kimlik bunalımı Fransa’nın uyguladığı alt kimlikleri çatıştırma politikası nedeni ile sürüyordu.[af] Nuri Salık, Suriye’de Hafız Esed rejiminin ortaya çıkışı üzerine bir değerlendirme, Ortadoğu, Cilt. 7, Sayı 66, s. 6 [/af] Bu ortamın su yüzüne çıkmamış gerilimleri BAAS partisi için oldukça verimli bir siyasal sahaya işaret ediyordu.

 

Bağımsızlık öncesi dönemde genel olarak Arap birliğini savunan bir bağımsızlık hareketi görünümündeki BAAS’ın öncüleri Ortodoks Hristiyan kökenli Mişel Eflak ve Şamlı Sünni bir aileden gelen Salah Bitar idi.[af] Nuri Salık, “Modern Suriye’de Toplum ve Siyaset: 1946 – 2000”, s.35, Ed. Bağımsızlıktan Arap Baharı’na Suriye İç ve Dış Politika, Salık & Okur, Nobel, 2016 [/af] 1939’da görünür bir hareket[af] Hopwood, a.g.e., s.86 [/af] haline gelen ve 1943’te partileşen[af] Salık, a.g.e., s.36 [/af] örgüt bağımsızlığın ertesinde ilk kongresini gerçekleştirerek resmi olarak siyaset sahnesine çıktı.

 

Şerif Hüseyin hareketinin Arap coğrafyasına en büyük katkısı, genellikle Hristiyan Araplarla beraber, milliyetçilik düşüncesinin temelinde Arap birliği fikrini yayması oldu. Bu fikir etkisinde bağımsızlık mücadelesi veren birçok Arap siyasal hareketi İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hedefine ulaştı. Fakat, Şerif Hüseyin ve Avrupa’dan etkilenen entelektüel kesimin yaydığı bu düşünce dünya savaşının ardından Mısır merkezli şekilde domine edildi. 1948 yılında genç Suriye devleti, İsrail’e karşı Mısır ve Ürdün’ün desteği ile giriştiği savaşta, müttefikleri gibi, ağır bir yenilgi aldı. Bu yenilgi Arap müttefiklerinden Suriye ve Mısır’da köklü değişimleri tetikledi.

 

Yenilginin ardından Mısırlı askerler Özgür Subaylar hareketini, Suriyeli genç askerler de ülkenin onuru ve bağımsızlığın korunması için kendilerine eski siyasileri devre dışı bırakmaya yönelik örgütlenmeleri oluşturdular. İki grup da yenilginin mevcut politikacılardan kaynaklandığı düşünüyordu. Oysa savaş askerlerin işiydi.

 

Değişim düşüncesi, manda yönetimi altında politik hale gelen ve İsrail’e yenilginin ardından polarize olan Suriye askeri sınıfını harekete geçirdi. 1949 yılının mart ayında Suriye genelkurmay başkanı Hüsnü Zaim yönetime el koydu.[af] Hopwood, a.g.e., s.34; Hüsnü Zaim’in darbesi ortadoğu’daki ilk askeri darbe olarak tarihe geçmiştir, bkz: Salık, a.g.m., s.36 [/af]

 

Hüsnü Zaim’in darbesi ülkenin Sünni elitler ve kentli nüfus ittifakına karşı azınlıklar ve kırsal nüfusun iktidara yürüyüşünü başlattı. Kentten uzak ve dışa kapalı Suriye Nusayrilerinin Fransız mandası döneminde başlayan askeri akademiye yönelişleri bu durumda kuşkusuz en etkili durumdu.

Mart ayındaki darbe, eski siyasetçilere karşı yükselen yeni ve sosyalizm ile harmanlanmış bir milliyetçiliği temsil ediyordu.[af] Amos Perlmutter, ‘The Arab Military Elite’, World Politics, Cilt. 22, 1970, s. 298 [/af] İsrail karşısındaki yenilginin dalgaları henüz sona ermemişti. Suriye’de siyaset Sünni elitlerin temsil ettiği ‘burjuvaziyi’ dışlarken, tam olarak gelişmemiş yeni sınıfları içine alan militarist bir şekilde genişliyordu.[af] Nabil M. Kaylani, The Rise of the Syrian Ba’th, 1940-1958: Political Success, Party Failure, International Journal of Middle East Studies, Vol. 3, No. 1. Jan., 1972, s.12 [/af] Yeni siyasi arenanın aktörleri Milliyetçiler ve Halk Partisi ekseninde bir mücadeleye sahne oluyordu. Siyasetin yeni sınıfı olmaya aday BAAS ise bu mücadeleden sessizce karlı çıkmayı bekliyordu. 1949 ağustos ayında ve ardından 1953 sonunda Edip Çiçekli’nin darbesi ile BAAS’ın istediği ortam oluştu.

 

Arap Yeniden Diriliş Sosyalist Partisi ile eski siyasetçilerin etkilerinin sürdüğü partiler arasındaki rekabet sürerken BAAS ordu içindeki örgütlenmesinin yanı sıra gençlik ve işçiler arasında da hızla yayılıyordu.[af] Kaylani, a.g.m., s.16 [/af] Çiçekli dönemi, Arap birliği formasyonunda Irak merkezli bir iç çekişme ile geçmiş, bu çekişme sırasında Çiçekli’nin baskıcı siyaseti ordunun siyasallaşma sürecini hızlandırmıştı.[af] Salık, a.g.e., s.41 [/af] Rejim, siyasi partileri tasfiye ederken kendisini ordu aracılığı ile garantiye almaya çalışıyordu.

 

Çoğu muhalif siyasi aktöre göre bu durum Şam merkezli Sünni elitlerin yönetim anlayışından doğuyordu ve bu düşünce alt sınıflar ve azınlıkları muhalif partiler arasında yönetimden en uzak ama en ideal olan gruplara taşıyordu.

 

1954 seçimlerinde bağımsızlar adı altında etkili şekilde parlamentoya giren BAAS yanlılarının bu sıralardaki merkezi Halep’ti.[af] Patrick Seale, The Struggle for Syria: A study in Post-War Arab Politics, 1945-1958, s.134, Yale University Press, 1985 [/af] Bu durum esasen BAAS’ın o yıllarda Şam’da halen etkin olan elitlerin siyasi gücünü kıramadığını da gösteriyordu.

 

Tüm bunlar manda yönetimi sırasında ortaya çıkan BAAS içinde de değişimin yaşandığı bir döneme denk düşüyordu. Mişel Eflak ve Salah Bitar’ın kurduğu BAAS, Arap birliğini vazgeçilmez olarak görüyor ve karma bir ekonomik plan sunuyordu. Kuşkusuz şekilde seküler olan BAAS, azınlıklar nezdinde, Fransa’nın siyaseti etnik olarak şekillendirdiği ortamda Sünni elitlerin elindeki diğer milliyetçi temsillerden daha çok ilgi çekmişti. Fransız mandası ve İkinci Dünya Savaşı ile gelen bağımsızlık döneminin ekonomik şartları da BAAS’ın komünistlere tercih edilmesini sağlayan bir süreci betimliyordu. Komünistler, Arap milliyetçiliği ile harmanlanmış İslam’a karşı bir tavır sergilerken Eflak ve Bitar’ın BAAS’ı Hz. Muhammed’i Arap yaşam tarzının temeline oturttuğunu ifade ediyordu.[af] Hopwood, a.g.e., s.88 [/af]

Sınıfsal, dinsel ve geleneksel öğelerden özellikler taşıyan BAAS bünyesine aldığı, çoğu asker kökenli, azınlıklar ile ülke siyasetinin genelinde olduğu gibi, yavaşça dönüşmeye başlamıştı. 1954 seçimlerinde 22 sandalye[af] Hopwood, a.g.e., s.36 [/af] ile parlamentoya giren BAAS, Eflak ve Bitar’ın savunduğu Arap birliği politikasında büyük bir çaba harcayarak Suriye ile Mısır’ın birleşmesini sağlamıştı.[af] Salık, a.g.m., s.7 [/af] Ne var ki bu gelişme BAAS’ın değişimini hızlandıran olumsuz bir etkiye neden oldu.

 

Halep’te Batı merkezli kolejlerde, Lazkiye’de Nusayri köylerinde, Hristiyan cemaat mekanları yanı sıra tarım işçisi veya asker kökenli Sünni alt sınıfların cemiyet mekanlarında toplanan genç BAAS üyeleri, Mısır ile birleşme sonrasında Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin başkanı seçilen Nasır’ın uygulamalarına sessiz kalan Eflak ve Bitar’a karşı birleşmişlerdi. Kendilerini bölgeciler olarak tanımlayan ordu mensuplarının etkisindeki muhalif BAAS kadroları partinin her şeye rağmen birliği savunan politikalarına karşı çıkıyorlardı. Bu muhalefet Nasır’ın politikaları ile güçleniyor, kentli BAAS düşüncesine karşılık kırsaldan Nusayri ve Dürzi ağırlıklı bir BAAS doğuyordu.[af] Hopwood, a.g.e., s.46 [/af]

 

1959 yılının sonlarında BAAS içindeki muhalefet ordu mensubu ikinci nesil üyelerin kurduğu bir komite ile somutlaştı. Hafız Esed, Salah Cedid ve Muhammed Umran liderliğinde askeri bir komite kuruldu ve BAAS içinde örgütlenme faaliyetlerini genişletti.[af] John F. Devlin, The Baath Party: Rise and Metamorphosis, The American Historical Review, s.1402, Vol. 96, No. 5, Dec., 1991 [/af] 1961 yılında Birleşik Arap Cumhuriyeti’nin dağılması ile boşluğa düşen Suriye siyasetindeki dalgalanma Şam merkezli elit siyaset kadar ordu içindeki grupları da etkiledi. Ancak BAAS ve askeri komite bu gruplar arasında değildi ve dalgalanmadan en karlı çıkan gruptu.

 

Şamlı elit siyaset odaklarının arasında yaşanan rekabetin orduya yansımasıyla Sünni subaylar arasındaki itilaflar ve mücadeleler ortaya çıkmıştı. Bu esnada BAAS askeri komitesi Nusayri azınlığı orduda kadrolaştı.[af] Salık, a.g.m., s.7 [/af] 1961 yılından 1963 yılına kadar karmaşa döneminde örgütlenen ve genişleyen BAAS kökenli askeri komite 8 Mart 1963’te bir darbe gerçekleştirdi.[af] Devlin, a.g.m. [/af]

 

Devlet başkanlığına Sünni kökenli Emin Hafız’ın gelmesine rağmen yönetim, ordunun siyasetteki ağırlığı ve BAAS yandaşı subayların etkisi ile BAAS’ta idi.[af] William L. Cleveland, Modern Ortadoğu Tarihi, s.442, Agora, 2008 [/af] Emin Hafız’ın iktidarı sırasında siyasi arenada uzlaşmalar ve çekişmeler arasında Suriye siyasetinde dalgalanmalar devam etti. BAAS içinde Mişel Eflak ve Salah Bitar’ın temsil ettiği öncü fikirler kırsal kökenli subay kadrolarının partiye taşıdığı etnik ve sınıfsal genç kitlelerin ağırlığı altında giderek zayıflıyordu. Askeri komite, Emin Hafız’ın devlet başkanlığı ve Cedid’in başbakanlığına rağmen devlet içindeki ‘yeni BAAS’ karşıtı tüm kadroları tasfiye ederek yerlerine yeni akımın temsilcilerini getiriyordu.[af] Devlin, a.g.m. [/af]

Üç sene süren mücadele ve öncü BAAS kadrolarının geri adımları sonunda 1966 yılının Şubat ayında Hafız Esad’ın genç subayları Hafız Emin iktidarına son verdiler.[af] Cleveland, a.g.e., s.443 [/af] 1963 darbesinden sonra orduda oluşan yaklaşık yedi yüz subay açığının BAAS ve özellikle Nusayri kökenlilerin kapattığı ortam[af] Daniel Pipes, Suriye’de Azınlık İktidarı, s.6, Middle Eastern Studies, 1989 [/af] 1966’da Suriye’de dönüşümün derinliği konusunda fikir vericidir.

 

Bu dönemde Halep de Humus ve Hama gibi olup bitenlere karşı Sünni elitlerin ve kitlelerinin tasfiye edilmesi ile siyasi olarak zayıflamış birer aktör olarak Şam’ın yanında eriyordu. Halep siyaset ve temsil ayrıcalığını devrettiği Şam’a karşı eski gücünü kazanmak için BAAS’ın yükseliş döneminde bile harekete geçemeyecek kadar de-politize olmuş durumdaydı.

 

1966 darbesinin ardından sivil görünümlü bir askeri akıl, BAAS askeri komitesi, Suriye yönetimini ele almıştı. Özellikle sahil kesimlerindeki Nusayrilerin etkin olduğu ordu içinde Sünni subaylar ile Nusayri, Dürzi ve İsmaili subaylar arasındaki gerilimler[af] Pipes, a.g.m., s.6 [/af] yerini BAAS kadrolarının kesin hakimiyetine bırakmıştı.

 

Fransız mandasına karşı mücadele ve bağımsızlık, ardından Birleşik Arap Cumhuriyeti gibi mücadelelere imza atan BAAS’ın kurucu liderleri Mişel Eflak ve Salah Bitar Hafız Esed’in egemenliğindeki yeni BAAS tarafından ihanetle suçlanarak ülkeden kaçmışlardı.[af] Devlin, a.g.m. [/af]

 

İki Nusayri kökenli liderin gölgesindeki BAAS içinde ise mücadele bitmemişti. Sünni ve seküler milliyetçileri saf dışı bırakırken ittifak eden Salah Cedid ve Hafız Esed arasında politik ayrılıklar baş göstermişti. İsrail ile yapılan ve Suriye hava kuvvetlerinin tamamen imha edilmesine neden olan savaş ikili arasındaki ilişkiyi son noktaya getirmişti. 1966 darbesi ile hem hava kuvvetleri hem de savunma bakanlığı görevlerini üzerine alan Hafız Esed, orduda büyüyen gücüne de güvenerek 13 Kasım 1970’te yönetime el koymuştu.[af] Hopwood, a.g.e., s.52  [/af]

 

1920’li yıllardan 1970’e kadar Suriye’nin siyasi panoraması giderek totaliterleşen, Fransa’nın dayattığı sistem nedeniyle kitlesel temsilden etnik ve mezhepsel temsile yönelen bir halde Hafız Esed ve BAAS iktidarına kadar ulaştı. Esed iktidarı, etnik ve dini azınlıklar ile alt sınıfların Suriye’nin sosyolojik yapısını değiştiren, lider kültü ile politize olmuş yeni dönemine işaret ediyordu.

 

Bu dönem, Sünni olduğu kadar etnik açıdan yoğun bir kent olan Halep’in siyasi yönünü tamamen pasifize edecekti. Halep, ticari ayrıcalıkları ve BAAS rejimi ile iş birliği içindeki burjuvazisi üzerinden katı bir kontrol ekonomisinin zenginlik timsali oluyordu.

 

1971 yılının şubat ayında gücü tekelinde toplayan Hafız Esed’in mart ayındaki seçimlerde Suriye devlet başkanlığına seçilmesi ülkedeki Sünni siyaset etkinliğinin büyük ölçüde sonuna işaret ediyordu. Siyasi arenada etkinlik gösterebilen Sünniler ise eski kent eşrafı, toprak sahibi elitlerin tersine daha alt sınıflardan geliyordu.[af] Cleveland, a.g.e., s.444 [/af]

 

Hafız Esed, başkanlığa seçilmesinin ardından ülkede bir demokrasi sahnesi kurarak BAAS kontrolünde sosyalist ve milliyetçi gruplardan oluşan partiler ve birlikler kurdurdu. BAAS üzerindeki Sovyet etkisi ile köylü, işçi ve öğrenciler için etkisiz ve hiçbir yetkisi olmayan temsil sahneleri inşa eden Esed rejimi, toplumu tamamen kontrol altında tutacak şekilde örgütlendi.

 

Ekonomik alanda millileştirme kampanyaları altında toprağı, bankaları ve sanayi şirketlerini kamulaştıran BAAS, özel sektördeki bazı kısıtlamaları kaldırdı. Böylece siyasi ve ekonomik olarak Şamlı elitleri kendisine bağlamayı başardı.[af] Salık, “Modern Suriye’de Toplum ve Siyaset: 1946 – 2000”, s. 57 [/af] Bu durum aynı zamanda rejime bağlı yeni bir Sünni tüccar sınıfının doğmasına neden oldu. Esed, Suriye’yi yönetebilmenin geniş Sünni kesimlerin dini duygularını tatmin etmekten geçtiğini biliyordu. Bu maksatla 1971 yılında Halep müftüsü Ahmed Kuftaro ve bazı Sünni dini kişilikleri halk meclisine atadı.[af] Hanna Batatu, Syria’s Peasantry, the Descendants of Its Lesser Rural Notables, and Their Politics, s.260, 1990, Princeton University Press, 1999 [/af] Ancak kurumsal olarak büyüyen dini kurumlar Şam merkezli ve rejim kontrolünde olanlardı.[af] Radwan Ziadeh, Years of Fear The Forcibly Disappeared in Syria, s.14, Transitional Justice Project in the Arab World, Washington, 2010 [/af]

 

Dış politikayı kendisini var eden İsrail karşıtlığı ile Arap birliği fikrine odaklayan BAAS yönetimi iktidarının ilk yıllarında Mısır’ın yükselen lideri Enver Sedat ile ortaklığa sıcak bakıyordu. Sedat’ın karizmatik liderliğinin ve popülaritesinin yanında Hafız Esed zayıf kalsa da Esed ülke içindeki kitleleri bir arada tutacak maya olarak Arap Birliği fikrini canlı tutuyordu. Fakat bu fikir ne Mişel Eflak’ın ne de önceki dönemlerin milliyetçi fikrine benzemiyor, daha Suriye merkezli bir mantıkla ele alınıyordu.[af] Raymond Hinnebusch, Revolution from Above, s.135, Taylor & Francis, 2005 [/af] Mısır ile bir iş birliği artık tek bir devlet olarak Mısır’ın boyunduruğuna girmek değil, Suriye’nin çıkarlarını merkeze alarak İsrail’e karşı mücadele etmek anlamına geliyordu. Aynı zamanda bir güvenlik politikasını ifade eden bu yaklaşım Hafız Esed’in başkan seçilmesinin hemen ardından 17 Nisan 1971’te Mısır ve Libya ile federasyon anlaşmasını imzalamasına neden oldu.[af] Okur ve Salık, “Modern Suriye’de Toplum ve Siyaset: 1946 – 2000”, s.53 [/af]

Kahire Anlaşmasının ardından Arap federasyonunun İsrail’e sınırı olan iki ülkesi hızlı bir silahlanmaya yöneldi. 1967’de silahlı kuvvetlerinde 50 bin kişi olan Suriye savaşa kadar bu sayıyı 225 bine çıkardı.[af] Cleveland, a.g.e., s.448 [/af] Sovyetler Birliği desteği ile silahlanan iki ülke 6 Ekim 1973’te İsrail’e ani bir saldırı başlattı.[af] Hopwood, a.g.e., s.57 [/af]

 

Suriye merkezli bir Arap birliği fikri ve 1967’de kaybedilen toprakların geri alınmasını amaçlayan 1973 savaşı Hafız Esed’in beklediği gibi sonuçlanmadı. Golan Tepelerindeki İsrail işgali devam etti. İsrail ve Suriye orduları arasında birkaç kere el değiştiren Kuneytra kent merkezinin büyük kısmı yok oldu.[af] Hopwood, a.g.e., s.58 [/af] Arap federasyonu yirmi binden fazla asker, 1850 tank ve 450 uçak kaybetti.[af] Anthony H. Cordesman ve Abraham R. Wagner, The Lessons of Modern War, Volume I: The Arab-Israeli Conflicts 1973–1989, s.18, Westview Press, 1990 [/af]

 

1973 yenilgisinin ardından, 1967’deki gibi, yönetim değişikliği talebi ile değişime aday genç subaylar benzeri hareketler ortaya çıkmadı. Hafız Esed ve BAAS, Birleşmiş Milletlerin müdahil olduğu ateşkes görüşmeleri sırasında Mısır’ın uzlaşmacı tavrını iç siyasette lehine kullanmayı başardı. Yenilginin bir sarsılma getirmesi beklenirken savaş ve sonrasındaki diplomatik süreç Suriye’yi karizmatik liderin güvenlik yönetimi altında birleştirdi.[af] Hinnebusch, a.g.e., s.142 [/af]

 

BAAS iktidarı bu gelişmeler ile oluşurken muhaliflerini de şekillendirmiş, 1963 darbesinin ardından özellikle İslami Sünni muhalefet ülkenin orta kesimindeki Hama ve Humus ‘ta örgütlenmişti. Halep eşrafının seküler ya da dini, hangi temelde olursa olsun siyasal iddiaları Şam’ın ekonomik rüşvetleri ile sönümlenmişti. Kentin ileri gelen tüccarları Osmanlı ve Fransız dönemindeki gibi yeni rejimden de alacaklarını alıyor ve on yıllar önce kaybettikleri siyasi etkiyi umursamıyorlardı.

 

1963 sonrası dönemde muhalefeti sürükleyen Suriye İhvanı olarak anılan İslami muhalefet ilk toplantısını 1937 yılında yapmış ancak Suriye İhvanı’nın ilanı 1945 yılında yapılmıştı. 1930’lu yıllarda daha sonraları Suriye İhvanı olarak anılacak olan İslami hareket kitleleri orta sınıf aydın ve tüccarlarının öncülüğünde sürüklemeye çalışıyordu. Bu öncü harekete de Abdülgani el-Hamid ve ardından Dr. Nuris Abdurrezzak başkanlık ediyordu.

 

Suriye’de bir İslam devleti oluşturmak amacıyla yola çıkan İhvan, öncülleri sayılabilecek olan Şam’daki Muhammed Gençliği ile Halep’teki İslam Cemiyeti ve Dar’ül Erkam Cemiyeti’ni kuranlarla bir araya gelmiş ve bu cemiyetleri kendi çatısı altında toplamıştı. Bu birlikteliğin başına da Mustafa Sıbâî geçmişti.[af] . Calvert, Sayyid Qutb and the Origins of Radical Islamism, s.46, Columbia University Press, 2009 [/af]

 

Suriye İhvanı’nın resmi manadaki ilk toplantısı daha sonra hareketin liderlerinden olacak Sadreddin Beyanuni’nin nezaretinde Halep’te yapıldı.[af] Lefévre, a.g.e., s.24 [/af] Kentin siyasi etkisini yitirmesine rağmen Sünniler için Halep yine de tercih edilen bir kent olma özelliğini koruyordu.

 

Suriye İhvanı kuruluşunun hemen ardından gelen seçimlerde bağımsız adayları ile parlamentoya girmeyi başardı.[af] Hanna Batatu, “Syria’s Muslim Brethren,” MERIP, Kasım – Aralık, 1982, p. 17.; Seale’de İhvan’ın Suriye’deki seçim dökümantasyonu şu şekildedir: 1947’de 4, 1949’da 3, 1954’te 5 ve 1961’de 10 sandalye [/af] Ulusal Blok yönetimi altında iç çekişmeler ve İsrail sorunu ile karşı karşıya kalan genç Suriye’nin tecrübesiz siyasi ortamında giderek görünür hale gelen Suriye İhvanı, politikasını sosyalist-komünist politikalar ve BAAS mezhepçiliğine karşı şekilde geliştirdi.

 

Suriye İhvanı’nın Sünni tabanlı politikası bu dönemde iki kanat üzerinden ilerledi: Haleplilerin ağırlıkta olduğu ve Nusayrilere ılımlı bakan Halep kanadı ile Hama-Humus ağırlıklı ve daha mücadeleci, BAAS ile Nusayrileri kesin şekilde düşman ilan eden diğer kanat. İki farklı anlayış, görüş ayrılıklarına rağmen Suriye İhvanı’nın ülke içinde oldukça geniş kitlelere ulaşmasını sağladı.[af] Lefévre, a.g.e., s.26 [/af]  İhvan içinde bu iki hattı temsil eden gruplar da vardı. Şam’da İsam Attar, Hama ve Humus’ta Mervan Hadid, Halep’te de Abdul Fettah Gudde grupların temsilcileri içinde yer alıyordu. Şam grubu, ılımlı ve uzlaşmacı Halep ile müahaleci Hama-Humus grubunun yaşadığı gerilimden kısmen uzaktı. Bu dönemde dikkat çeken ise Mervan Hadid ve takipçileriydi.

 

Mücadeleci ve seküler unsurları kesin düşmanlar olarak tanımlayan kanat zirvesini, 1970’ler boyunca Suriye İhvanı’nın güçlü merkezleri halindeki Humus ve Hama’da Mervan Hadid’in öncülüğünde yaşadı. Mervan Hadid’in 1964’te Hama’da gerçekleştirdiği öncü savaş bölgesel bir hareketin doğmasına neden olmuş, özellikle gençler arasında hızla yayılmıştı. Yine 1970’ler boyunca ekonomik krizlerin ve siyasi dalgalanmaların toplumsal gerilimi iyiden iyiye yükselttiği ortamda, iktidarın zayıflamış görünen yönleri de Hadid takipçilerinin güçlenmesine uygun ortamı sağladı.

 

1976 yılına gelindiğinde, Hadid ile başlayan ve içten içe büyüyen Suriye İhvanı içindeki öfke Hafız Esed liderliğindeki BAAS rejiminin Lübnanlı Müslümanlar ve Filistinli direniş gruplarına karşı Hristiyan Maruniler lehine savaşa katılması ile yeniden alevlendi.

 

BAAS rejiminin, Lübnan’da Hristiyanlardan yana aldığı tutum ile BAAS yetkilileri ve liderlerine yönelik suikast eylemleri başladı.[af] Nikolas Van Dam, The Struggle For Power in Syrian: Politics and Society Under Asad and the Ba’th Party , s.89, Tauris Publishers, London, 1997 [/af] 1978 yılında yaşanan esneme ve Irak ile sorunların giderilmesi bir nebze olsun gerilimlerin önüne geçse de arkasında Suriye İhvanı’nın bulunduğu düşünülen suikastlar durdurulamadı. İhvan eylemleri, 1979 yılında Halep Topçu Okulu’nda görevli yüzbaşı İbrahim Yusuf’un 32 askeri öğrenciyi öldürüp 54 askeri yaraladığı eylemle doruk noktasına ulaştı.[af] Van Dam, a.g.e, s.91 [/af] Yaşanan hadisenin yaklaşık bir ay sonrasında on beş Suriye İhvanı üyesi idam edildi.

Halep’teki olayın yankıları ve Suriye İhvanı’nın eylemleri sürerken 26 Haziran 1980’de BAAS lideri Hafız Esed’e bir suikast girişiminde bulunuldu. Girişimin hemen ertesi günü, Hafız Esed’in kardeşi Rıfat Esed’in emri ile, Palmira kentindeki cezaevinde tutulan yüzlerce İhvan üyesi infaz edildi.[af] Aron Lund, The Ghost of Hama: The bitter legacy of Syria’a failed 1979-1982 revolution, s.10, Haziran, 2011 [/af] Palmira katliamının[af] Nikolas Van Dam Suriye’de güç mücadelsi kitabında Palmira Katliamı başlıklı bölümde infaz edilen İhvan üyesi mahkûm sayısını 550 olarak vermiştir [/af] hemen arkasından BAAS rejimi, İhvan’a üye olmanın ölümle cezalandırılacağı 49 nolu yasayı kabul etti.[af] Liad Porat, “The Syrian Muslim Brotherhood and the Asad Regime”, Middle East Brief, No: 47, Brandeis University Crown Center for Middle East Studies, December 2010 [/af]

 

Ne var ki, BAAS rejiminin verdiği şiddet dolu karşılık yine şiddet ile cevaplandı. İhvan üyeleri ülkenin birçok yerinde bombalı eylemler ve suikastlar düzenlemeye devam etti. Parlamento binası, hava kuvvetleri ve yerel ofisler çeşitli saldırılara hedef olurken BAAS ile İhvan arasındaki mücadele Suriye toplumunu da iki kutupta topluyordu.

 

İhvan ile BAAS arasındaki mücadele sürerken rejim muhalifi olan ve yasadışı ilan edilen sol parti ve gruplar da İdlib’in güneyindeki Cisr Eş Şuğur bölgesinde giderek güçlenen Ulusal Demokratik Birlik komitelerini örgütlüyorlardı. Nasırcı sosyalistlerin öncülüğündeki hareket 1979 sonrasındaki gerilimli dönemde komünist hareket ve BAAS’tan kopanlarla beraber görünür bir muhalif odak haline gelmişti.[af] Lund, s.9 [/af] Ancak BAAS rejimi 1980 yılında gerçekleştirdiği askeri operasyonlar ile Cisr Eş Şuğur’daki sol muhalefeti büyük oranda yok etmişti.[af] Van Dam, a.g.e., s.112 [/af]

 

BAAS, toplumsal olarak geniş bir hareket alanına sahip olan muhalefeti tüm şiddet politikasına rağmen durdurmayı başaramamış, İhvan 1980’de Suriye İslami Cephesi’ni ilan etmişti. Aynı yılın Kasım ayında İhvan çatısı altında topladığı diğer muhalif gruplarla beraber Suriye İslam devrimi manifestosu ve programını yayınlayarak BAAS rejimine karşı hattını genişletmişti.[af] Nikolas Van Dam, The Struggle For Power in Syrian: Politics and Society Under Asad and the Ba’th Party, s.107, Tauris Publishers, London, 1997 [/af]

 

1981 yılında Şam’da başbakanlık ofisine, hava kuvvetleri üsleri ve Rus askeri danışmanlarına yapılan bir dizi saldırının ardından Mısır devlet başkanı Enver Sedat’a yapılan suikast ile artık İhvan bölge yönetimleri için sınır ötesi bir tehdit olarak algılanmaya başlandı. Enver Sedat suikastından sonra Suriye’de dağıtılan broşürlerle Hafız Esed de aynı kaderi yaşamakla tehdit edildi.[af] Van Dam, a.g.e., s.108 [/af]

 

1982 yılına gelindiğinde BAAS ile Suriye İhvanı arasındaki mücadele şiddetin doğallaştığı bir hal almıştı. Halep ve Şam’daki İhvan kollarını pasifize etmeyi başaran BAAS, Humus ve Hama’daki güçlü İslami muhalefet bloğunu kıramamıştı. Mervan Hadid’in takipçileri ve gençlik örgütlenmesi bölgede serpilmiş ve 1982 yılının şubat ayında BAAS ile İhvan arasında şiddetli çatışmalar yaşanmıştı.[af] Derek Hopwood, Syria:1945-1986 Politics and Society, s.65, Allen & Ulvin, London, 1988 [/af]

 

BAAS’ın başkent Şam’daki İhvan örgütlenmesini dağıtması Halep’ten daha zor olmuştu. Şam’a göre daha kırsal ilişkilerin kentin mahallelerine nüfuz edebildiği Halep’te aileler İhvan nedeniyle arananları koruyor ya da güvenlik kurumlarındaki akrabalık ilişkilerini kullanarak kentten çıkarıp Türkiye ya da Irak’a gönderebiliyordu. Ancak ülkenin batısında, güney ile kuzeyini birbirine bağlayan yolların ortasındaki görece sanayileşmiş Hama ve çevresinde BAAS İhvan’ı durduramıyordu.

 

BAAS rejimi adına Hafız Esed’in kardeşi Rıfat Esed tarafından komuta edilen ordu güçleri 2 Şubat’ta başlayan çatışmalarda Hama kentine top, tank ve helikopterler ile saldırmış, çatışmalar sonunda Hama sakinlerinden yaklaşık 25 bin kişi hayatını kaybetmiştir.[af] Nikolas Van Dam, The Struggle For Power in Syrian: Politics and Society Under Asad and the Ba’th Party, s.111, Tauris Publishers, London, 1997 [/af] BAAS rejimi Hama’daki operasyonda iktidarının niteliği özetleyen bir komuta kademesi kurmuş, Nusayri – Alevi kökenli komutanlardan seçilmiş bir askeri komite ile Hama saldırısını gerçekleştirmiştir.[af] Van Dam, a.g.e., s.112 [/af]

 

Sosyalist muhalefetin Cisr Eş Şuğur’da, İhvan’ın Hama’daki yenilgisinden sonra iki muhalif odak 1982 yılının mart ayında Suriye’nin Özgürlüğü için Ulusal İttifak adında ortak bir bildiri yayınladı. Ancak Hama olayları İhvan’ın, 1960’lı yıllardan beri süren çekilme sürecini hızlandırmıştı. Muhalefetin art arda ve tümden yenilgisi İhvan’ın sürgünde bir örgüt olarak uzun süren bir sessizlik dönemine girmesine neden oldu.[af] Bulut Gürpınar, Sürgünde Örgüt: Suriye İhvanı, Marmara üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, s.127, Cilt 2, Sayı 1, Mart 2014 [/af] Bu dönem aynı zamanda Suriye’de muhalefetin ve özellikle Halep’in sessizliğini de tetikledi.

1982’DEN 2011’E

Suriye’de muhalefetin çevre ülkelere dağılması ile büyük oranda düşen etkinliğine rağmen Suriye içinde İslami hareketler kendiliğinden taraftar bulabiliyordu. BAAS rejimi kendiliğinden doğan muhalif unsurları ve tüm toplumu kontrol altına almak için oldukça geniş bir iç istihbarat örgütlenmesine yönelmişti.

 

1965 yılında Suriye’de güvenlik ve istihbarat birimlerinde çalışanların sayısı 70 bin kadar iken bu sayının Hafız Esed’in kontrol dönemine işaret eden yılların sonunda 685 bine yükseldi.[af] Volker Perthes, The Political Economy of Syria under Assad, s. 141–145, London, Taurus Publishers, 1995 [/af] BAAS’ın bu kontrol ve baskı mekanizması iki binli yıllara gelindiğinde öyle büyük bir hal almıştı ki her 257 Suriyeli için bir güvenlik ve istihbarat elemanı çalıştırılıyordu.[af] Alan George, Syria: Neither Bread Nor Freedom, s.3, London, Zed Books, 2003 [/af]

Güvenlik ve İstihbarat çalışmasının yanı sıra BAAS rejimi, 1971 yılında Halep müftüsü Ahmed Kuftaro ve bazı Sünni dini kişilikleri halk meclisine alınmasından sonraki en büyük İslami atılımını yaparak üzerindeki mezhepçi etiketten kurtulmaya çalışıyordu. Hafız Esed, 1973 yılındaki anayasa krizi sonrasında İslami muhalefetin yükselmesinin önüne geçmek amacıyla, 1974’te 1,138 imam, 252 müderris, 610 vaiz ve 280 kar’inin maaşlarını yükseltti. Bu 1980 yılına kadar düzenli olarak bu şekilde devam etti. Sünniler ile ticari alanda kurulan çıkar ilişkisinin iktidarını rahatlatmayacağını düşünen Hafız Esed ölümüne kadar Sünni ulema ile düzenli olarak Ramazan iftarlarında bir araya geldi.[af] Hanna Batatu, Syria’s Peasantry, the Descendants of Its Lesser Rural Notables, and Their Politics, s.260, 1990, Princeton University Press, 1999 [/af]

 

Esed Sünni nüfus ile ilişkisini düzenlemek için Halep’teki BAAS sekreterini partinin özel yürütme konseyi olan Bölgesel Yürütme konseyine de aldı. Ancak aynı anda Bölgesel Yürütme konseyi Halep’i denetliyor, üniversite ve kurumlar dahil olmak üzere buralarda üyeler barındırıyordu.[af] Thomas Collelo, ed. Syria: A Country Study. Washington: GPO for the Library of Congress, 1987. [/af]

 

Suriye’de kurulan sistem toplumsal alanın her grup ve fiziki her köşesine yayılan güvenlik ve istihbarat oluşumlarının yanı sıra Esed’e bağlı gençlik örgütlerinin de muhaliflere karşı tutumlarından faydalanıyordu. BAAS rejimi 1990’lı yıllarda, bu güce dayanarak, muhalifleri bastırma politikasını bırakıp kontrollü şekilde sistem içinde tutma yolunu seçti. 1995 yılında ülkede potansiyelini koruduğunu düşündüğü Suriye İhvanı ile diyalog çalışmaları çerçevesinde yurda dönüş anlaşması teklif etmiş ve anlaşma içinde de pişmanlık, bireysellik ve siyasi-dini faaliyetlere son verme şartlarını sundu.[af] Eyal Zisser, Syria, The Ba’th Regime and The İslamic Movement: Stepping On a New Path, s.53, The Muslim World, Vol.95, No.1, Şubat, 2005 [/af]

 

1980 sonrasında ülkeden çıkmak zorunda kalan Suriye İhvanı yönetimi ve üyelerinin büyük bölümü çevre Arap ülkelerinin yanı sıra Avrupa ülkelerinde de ikamet etmeye başlamış, bu durum örgütün zamanla İslami referanslarının yanına demokrasiye atıflar içeren unsurları da almasına neden olmuştu. Hafız Esed rejiminin teklifi de örgüt tarafından demokrasi çerçevesinde eleştirilerek reddedilmişti.

 

Suriye İhvanı’nın yurtdışı döneminde liderlik edenlerden Münir Gadban Mekke’de, Edip Gaca Ürdün’de, Abdul Fettah Ebu Gudde Riyad’ta, Hasan Huveydi Ürdün’de vefat etti. Tüm bunlar olurken Suriye İhvanı kendi içerisinde de bir değişim geçiriyor, liderler ve önde gelenler Halep kökenli kişiler olarak öne çıkıyorlardı.

 

1996 yılında İngiltere eğitimli ve ikametli Ali Sadreddin Beyanuni’nin genel sekreterliğe seçilmesi ile Suriye İhvanı’nın İslami argümanları demokrasi ve çoğulculuk gibi kavramlarla destekleyişi daha belirginleşti. Esasen Beyanuni’nin Suriye İhvanı olarak tanınması hem İhvan içinde hem de genel olarak Suriye muhalefetinin genelinde daha uzlaşmacı ve müzakereci Halep kanadının daha müdahaleci ve ‘radikal’ görülen Hama kanadına karşı zaferini temsil ediyordu. Ne var ki Halepli İhvan 1986-87 yıllarında BAAS ile yapılan müzakerelerin tecrübesini de taşıyordu. Bu nedenle Halep eksenli İhvan liderliği Beyanuni’nin öncülüğünde azınlık hakları, toplumsal eşitlik ve demokrasi kavramları çerçevesinde yeniden şekillendirdikleri bir programla BAAS ile çatışmadan kaçınacak şekilde bir strateji belirledi.[af] Raphaël Lefèvre, Hama and Beyond: Regime-Muslim Brotherhood Relations since 1982, s.3-17 içinde: Raymond Hinnebusch, State and Islam under Bashar al-Assad [/af]

 

2000 yılında Hafız Esed’in ölümü üzerine yerine geçen oğlu Beşşar Esed’in muhalefet konusunda daha yumuşak davranması beklenmişti. Örgütün Londra yaşayan lideri Beyanuni bu beklenti ile Beşşar Esed’in siyasi tutukluların bulunduğu Şam’ın Mezze ilçesindeki cezaevini kapatmasının ardından Şam yönetimine üç maddelik bir teklif iletmiştir.[af] Zisser, a.g.m., s.53 [/af] Beyanuni’nin teklifinde, İhvan üyesi siyasi tutukluların serbest bırakılması, yurtdışındaki tüm Suriyelilerin ülkeye dönüşüne izin verilmesi ve İhvan’ın siyasi etkinliklerine hürriyet garantisi isteniyordu.

 

Ancak bu dönemde Beşşar Esed’in özgürlükler adına yaptığı en somut atılım Ulusal İlerici Cephe içerisindeki diğer partilere de kendi yayın organlarını basma hakkı tanıması olmuştur.[af] Joshua Landis ve Joe Pace, Syrian Opposition, Washington Quarterly, Cilt 30, s.47, No.1, Kış 2006-07 [/af] Beşşar Esed’ten beklentiler 2000 yılında 99’lar Bildirgesi ve hemen ardından da 1000’ler Bildirgesi ile dile getirilmiş, Suriye İhvanı da bu bildirgelere imza atmıştı. Genel olarak muhalifler olarak adlandırılan grupların imzaladığı bildirgelerde olağanüstü halin kaldırılması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, basın özgürlüğü, demokratik bir seçim yasası, bağımsız yargı gibi özgürlük talepleri yer alıyordu.[af] Seth Wikas, Battling the Lion of Damascus Syria’s Domestic Opposition and the Asad Regime, s.5, Washington Institute for Near East Policy, Policy Focus No.69, Mayıs 2007 [/af]

 

Bildiriler süreci ne muhalifler ne de Suriye İhvanı açısından beklendiği gibi sonuçlanmayınca muhalefet Londra’da bir araya geldi ve 2005 yılında Şam Deklarasyonu yayınlandı.[af] Landis-Pace, a.g.e., s.60 [/af] Fakat tüm bu girişimler karşısında BAAS rejimi kendisini korumak, içerde ve dışarıda rekabetçi güvenlik politikalarına devam etmek adına bir değişime gitmemiştir.

 

Beyanuni döneminde Suriye İhvanı, daha önceki dönemlerde olduğu gibi Halep’in fırsat kollayan tüccar eğilimindeki siyasi tavrında çıtayı yükseltmiş, örgüt Hama Katliamında muhalifler adına baş rolü oynayan Mervan Hadid ve arkadaşlarının Suriye İhvanı üyesi olduklarını inkâr etmiştir.[af] Gülşah Neslihan Akkaya, Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi: Kuruluşu, Söylemi ve Siyasi Faaliyetleri, Ed. “Modern Suriye’de Toplum ve Siyaset: 1946 – 2000”, s.176, Salık & Okur, Nobel, 2016 [/af]

 

Karakteristik olarak Halepli siyasetçiler ya da akımlar kentin siyasi tarihindeki gibi Hama ya da Şam kökenli siyasi hareketler ve kişilere göre daha uzlaşmacı olmuş, siyasal duruşlarını ve hareketlerini gücün akışına göre konumlandırmıştır. Fransızların işgalini sessizce seyrettikleri günlerden sonra Suriye İhvanı’nın sürgünde geçen yıllarındaki dönüşümü ve 2012 yılında başlayan silahlı çatışmaların 2014’te kendisini getirdiği eşiğe kadar Halep tüm toplumsal olaylarda pazarlık ederek güçlü olanla uzlaşma yolunu seçmiştir. Bu seçim kentin 1920’lerde olduğu gibi 1980’lerde ve 2000’lerde taşıdığı ticari ve sosyolojik yapı nedeniyle doğal bir kirlilik halini almıştır.

One Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *