19 Yıllık İşgale Hızlı Bir Bakış: Afganistan

0 Shares

Afganistan son beş yıldır art arda önemli değişikliklere şahit oluyor. Küçük ve büyük ölçekli bu değişimler, her ne kadar mahalli yaşansa da ulusal bir etkiye sahip olabiliyor. Taliban’ın gerilla savaşındaki değişen stratejisinden, IŞİD’in bir dönem yükselişine, Amerika’nın askerlerini çekmesinden, ülkedeki eski savaşı ağalarının gizli ve açık çekişmeleri ülke sahasında hızlı değişimlere sebep oluyor. İnsan hakları suçları yüzünden sürgün edilen Raşid Dostum’un[af] Accused of Rape and Torture, Exiled Afghan Vice President Returns [/af] Cumhurbaşkanlık yarışı için arka plandaki aktör olması, Taliban’ın ikinci ismi ve kurucu lider Molla Ömer’in eniştesi Molla Birader’in Donald Trump ile telefon görüşmesi[af] Good talk: Trump says he spoke to Taliban leader after accord [/af] gibi süreçler tarihsel bir düzlem içerisinde oldukça kafa karıştırıcı. 1979 yılından beri kesintisiz bir savaş halinin yaşandığı Afganistan, barışı sağlayabilmek adına son birkaç yılda beklentileri tersine çıkarabilecek düzeyde değişimlere şahit oluyor. Mevcut yaşananları temeli ise 2001 yılının Eylül ayına uzanıyor.

 

11 Eylül saldırılarının ardından Amerika’nın Bush Doktrini’ni[af] Bush Doktrini, bir gücün taşıdığı saldırı potansiyelini, uygulamaya dökmeden önce Amerika’nın askerî harekât ile bunu engellemesidir. Körfez Savaşı’nın ardından 1992’de Paul Wolfowitz ve Lewis Libby’nin askeri ve politik strateji temellerine dayanan bu doktrin, 11 Eylül saldırısının ardından resmi dış politika haline gelerek Bush Doktrini olarak uygulandı. Daha fazlası için; Lafeber, W. (2002). “The Bush Doctrine”. Diplomatic History, Vol. 26, No.4 [/af] uygulamasıyla terörle mücadele ve müdahalecilik stratejilerinde büyük değişimler yaşandı. Küresel siyaset ile devletlerin taktik ve stratejileri, Amerika’nın gerçekleştirdiği bu değişime bağlı olarak düzenlendi. Irak’ın işgal sebeplerinin arasında 11 Eylül’ü gerçekleştiren “el Kaide’ye, Bağdat’ın yardım ettiği” de belirtildi. Gerçek olmayan kimyasal silahlar haricinde kamuoyunda destek sağlayacak kuvvetli bir dayanak noktası olarak örgüt seçilmiş oldu. Amerika ilk olarak Afganistan’ı da bu sebeple işgal etti ve sonraki süreçlerde de bu olguyu kullanarak işgallerine devam etti. George Bush’un iki dönemlik başkanlık sürecinde Amerika’nın Neo-Liberal dış politikası, Cumhuriyetçiler tarafından sert askeri güç kullanımına dayanıyordu. Bu kapsamda Taliban’ın tamamiyle bertaraf edilmesi için Afganistan’daki askeri harekatın öncülüğünü Pentagon yapıyordu. Afgan savaş ağalarının kendi bölgelerindeki yegâne lider olma isteğine bir de devlet kademelerinde üst düzey ve hatta devleti yönetecek bir yapı olma isteği eklendi. Devlet geleneği yok denecek kadar zayıf olan Afganistan’da bu kurum, söz konusu ağaların adeta oyuncağı haline geldi. Amerika’nın kurduğu ve yönettiği ‘Afganistan’ın Yeniden Yapılanması Özel Müfettişliği’ (SIGAR) çeşitli rapor ve yazılarında ülkedeki yolsuzluktan ve bununla yapılan mücadeleden fazlasıyla bahsediyor.[af] Corruption in Conflict – Lessons From US Experience From Afghanistan [/af] Devlet organlarına sahip yöneticiler genel ekseriyetle yeni bir Afganistan inşasından ziyade mevcut kaynakları şahsi menfaatler uğruna harcamayı tercih ediyor. Bu sebeple birbirleriyle seçim dışı mücadeleleri, bürokraside ortaya çıkıyor. En taze örneği ise 2020 yılının şubat ayında sonuçlanan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Eşref Gani ve Abdullah Abdullah’ın kendilerini aynı anda devlet başkanı ilan etmeleri oldu. [af] Ghani and Abdullah sign power-sharing deal [/af] Devlet başkanı kademesinde yaşanan bu güç mücadelesi bakanlık, valilik ile hiyerarşik bir sırayla devam edebiliyor. Afganistan halkı devletin varlığını en fazla Kabil’de görebiliyor. Başkentten uzaklaştıkça, devletin tam egemenliği yerini savaş ağalarının sosyolojik bağları sebebiyle kurduğu hakimiyet alanlarına bırakıyor. 1994 yılı öncesi Afganistan atmosferi çatışmalar yerine siyasi mücadelelere evirilmiş bir şekilde ülkede yaşanıyor. Amerika ise çekilmeye hazırlanıyor.

2001 Sonrası Değişim: Obama, Taliban ve Trump

Barack Obama, Amerikan başkanı olarak göreve geldiği ilk dönemden itibaren okyanus ötesinde yürütülen “bitmeyen savaş”a karşı olarak, Orta Doğu ve Afganistan’daki muharip güçlerin çekileceğini belirtmişti. Ekonomik ağırlığın temel olduğu bu gelişme, Amerikan toplumunda, bilhassa asker ailelerinde bir umut oldu. Zira çatışma sahalarından gazi olarak dönenler çok zorlu şartlarda yaşıyor veyahut aileler, çocuklarını uzak coğrafyalarda kaybediyordu. Bu noktada Amerikan değerlerine sıklıkla atıfta bulunan Bush yönetiminin tersine bir girişimde bulunan Obama, yapılan eleştirilere karşı Afganistan’da bir yanda çekilme sürecini başlatırken, diğer yanda da Operasyon Venüs Mızrağı’nı gerçekleştirdi. 2011 yılının Mayıs ayında Pakistan’da gerçekleştiren bu özel operasyon ile el Kaide lideri Usame bin Ladin etkisiz hale getirildi.[af] The Operation That Took Out Osama Bin Laden [/af] Afganistan cephesindeki gidişat tam olarak Obama’nın istediği gibi gidiyor; her sene düzenli olarak asker sayısı azaltılıyordu. Ancak bu değişim görevini terk etmeye hazırlanırken durdu. 2015 yılının sonlarına doğru bu gidişat son buldu.[af] In Reversal, Obama Says U.S. Soldiers Will Stay in Afghanistan to 2017 [/af]

 

Taliban’ın 2001’den beri sürdürdüğü kırsaldaki görece düşük yoğunluklu savaş, şehirlere taşınmaya başlamış ve Beyaz Saray’ın karar değiştirmesine karar vermişti. Amerika, ülkeden çektiği muharip birlikleri hem danışman hem de aktif çatışmaya hazır olarak tekrar Afganistan’a gönderdi. Özel kuvvet timleri, Taliban’ın değişen askeri stratejisine karşı Kabil güçleriyle birlikte şehirlerde beraber mücadele etmeye başladı. Gizli ve özel nokta operasyonlarda kullanılan birlikler artık gündüz vakti meskûn mahal çatışmalarda yer alıyorlardı. Amerika ve Taliban gün geçtikçe birbirlerine karşı artan güç kullanmaya devam ettiler. Kabil’in merkezindeki Taliban baskınlarına karşı olarak Amerika, İHA saldırıları düzenliyordu. Savaş eskisinden çok daha şiddetle doğrudan sivillerin hayatlarına yansıyor, ülkede çatışmalardan doğan anarşi ortamı korkutucu bir hal alıyordu. Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte yoğun muharebe atmosferi bozulmaya başladı. Başkan seçilmeden önce Afganistan askerlerin çekilmesi düşüncesine sahip olan Trump, başkanlığının ilk zamanlarında bunu ifade etmek bir yana Pentagon’un planına uygun olarak ülkeye asker göndermeye devam etti. Alışıldığı üzere Trump’ın bazen belirsizleşen politik adımları bu süreçte kendini göstermeye başladı. Suriye’den çekilme fikrine ek olarak Afganistan’dan da çekilme planı olduğu ortaya çıktı.[af] Trump plans to pull thousands of troops out of Afghanistan – report [/af] Kabil’in 2018 yılının ortasında başlattığı Taliban ile görüşmeler[af] Afghanistan Peace Talks Since 2018: A Timeline [/af] Amerika’nın da görünür olarak dahil olmasıyla barış görüşmelerine evrilmeye başladı. 2010 yılında Katar’da yapılmaya çalışılan ve başarısızlıkla sonuçlanan[af] U.S., Afghans, Taliban to begin peace talks in Qatar [/af] Kabil-Taliban görüşmelerinin nihai başarılı ile bitirilmesi isteniyordu. 2010 yılında temelleri atılan görüşmelere, 2018 yılında tekrar başlandı. On sekiz ay süren, birçok defa duran, tarafların Afganistan sahasında birbirlerine yönelik saldırılarının devam ettiği, Doha’da karşılıklı jestlerin yaşandığı ve her iki taraftan da çokça eleştirilen bu süreç Şubat 2020’de meyvesini verdi.

 

Amerika, Taliban’ın herhangi bir resmi evrak çıkarmasını, kendisine tehdit olacak kişi ve gruplara yardım yapılmamasını ve ülke içi gruplarla görüşmelerin başlamasını istedi. Taliban ise Amerika ve NATO güçlerinin ülkeden çekilmesini, hapiste olan savaşçılarının salıverilmesini talep etti.[af] Agreement for Bringing Peace to Afghanistan [/af] Amerika ve Taliban bu tarihten itibaren çatışmamaya başladı, hapistekiler bırakılmaya ve geri çekilme işlemleri başladı. Taliban içerisinde Amerika ile rahatsız olanların örgütten ayrılırken, Amerika’dan el Kaide konusunda sert eleştiriler yöneltildi. BM raporu işaret edilerek, Taliban’ın el Kaide ile arasına mesafe koymadığı, örgüt ile bağlarını eskisi gibi devam ettirdiği[af] UN Report: Taliban Maintains Ties to Al-Qaeda [/af] belirtiliyor. Amerika’daki düşünce kuruluşlarında başlayan Taliban ve Kaide’nin ilişkisi, BM ve Pentagon raporlarına[af] Pentagon says Taliban maintains Al Qaeda ties, jeopardising US-Taliban deal [/af] yansıdıktan sonra Taliban ile görüşen Özel Temsilcisi Zelmay Halilzad’ın da gündemi oldu. Doha’daki diplomasi masasında Amerika’yı temsil eden Halilzad, Taliban’ın el Kaide ile ilişkileri konusunda bazı adımlar attığı, bunu yakından gözlemlediklerini, hassas bir konu olduğunu ve daha çok adım atılması gerektiğini söyledi.[af] Taliban has kept close ties with al Qaeda despite promises to Trump admin, U.N. report says [/af] Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid’in de el Kaide ilişkisi konusunda Amerika’daki raporları reddetmesi[af] U.S. envoy forges ahead with troubled Taliban peace deal [/af] ile bir süreliğine meseleyi kapattı. Taliban ve el Kaide arasında ilişkinin güncel durumu açık kaynaklara, bağımsız taraflarca sağlıklı bir şekilde aktarılabilmiş değil. Taliban ve el Kaide ilişkisi karışıklığını koruyor. Taliban içerisindeki kadroların bir kısmı el Kaide’ye karşı kesin çizgilere sahip olsa da bazıları örgüte oldukça yakın. İki örgütün tarihi ilişkilerine bakıldığında ise Taliban’ın el Kaide’yi göz önünde tutucu, kısıtlayıcı bir tavır sergilediği görülüyor. Usame bin Ladin’in Afganistan’da herkesten uzakta, takipçileriyle izole bir yaşam sürmesini Molla Ömer ve şurasının kabullenmediğini söyleyebiliriz. Bin Ladin’e yönelik suikast girişimlerini fırsat bilen Taliban, kendisini “daha iyi korumak” adına kendi başkentleri Kandahar’a çağırdı[af] Scheuer, M. (2011). Osama Bin Laden, New York: Oxford University Press  s. 108 [/af] ve bu neticede Usame bin Ladin, ailesiyle birlikte karargahını da taşıdı. Afganistan’da görece Taliban’ın baskısı altında yaşayan el Kaide, Pakistan’a geçtikten sonra dahi bu baskıyı kısmi hissetti. Yerel aşiretlerle yaptıkları evlilikler, Taliban’ın yönetici bir güç olmaması vb. etkenler el Kaide’nin daha rahat davranışlar sergilemesine sebep olsa da Taliban’a yaptıkları biat, onları doğrudan yönetim şurasının kararlarına bağlıyor. Bu sebeple el Kaide lideri Eymen Zevahiri, Pakistan’da yaşarken yönetim şurasının diğer üyeleri ise İran’ın doğusunda yaşıyorlar.[af] From Iran to al-Qaeda: How Hamza bin Laden’s future was secured [/af] Taliban, her ne kadar destek verse de el Kaide’nin kendisini aşabilecek bir güç olmasını istemiyor. Bu aşamada Taliban ve el Kaide ilişkisinin hangi durumda olduğunu ne Amerikalı Muhafazakârların ne de Taliban sözcülerinin yaptığı açıklamalara bakarak anlayabiliriz.

 

Amerika ve Kabil, Taliban’ın ülkedeki oyuncular arasında yer almasını istiyor. Bu konuda da mevcut düzen içerisinde silah bırakan bir siyasi partiye evirilmesini arzuluyorlar. Süren bütün bu görüşmelerin sebebi buna dayanıyor. Taliban’ın varlığı Beyaz Saray tarafından tanınmış olsa da Afgan ağaları arasında hala ihtilaflar mevcut; bazıları ölene kadar savaşmayı ve bazıları da sandıkta mücadeleye devam edeceklerini ifade ediyor. Taliban ise elinde bir koz tutuyor; el Kaide. Amerika ile imzaladığı anlaşmanın temeli de buna dayanıyor. Örgütün artık tehdit olmaması. Beyaz Saray, Taliban’a biat etmiş, sarp dağların arasında gizli yaşayan ve gerilla yöntemlerini benimsemiş örgütü bitiremeyeceğini anladığı için halihazırda tamamen örtüşmeyen bu iki yapının arasındaki ayrılığı kullanarak el Kaide’nin tehdit seviyesini bitirmeyi veyahut minimum seviyeye indirmeye çalışıyor. “Talibanistan”ın yazarları Peter Bergen ve Katherine Tiedemann, kitaplarında el Kaide ve Taliban arasındaki ilişkinin ideolojik değil karşılıklı menfaate dayalı olduğunu[af] Bergen, P. (2013) Talibanistan: Negotiating The Borders Between Terror, Politics, And Religion. Oxford: Oxford University Press, s. 73-74 [/af] ileri sürüyorlar. Ülkede hakimiyet kazanmak isteyen Taliban’ın önündeki en büyük engel ise Amerika. Bu anlaşma ile Taliban ve Amerika isteklerine ulaşmayı amaçlayan ‘kazan-kazan’ formülü istiyorlar. Taliban’ın el Kaide ile ilişkisi şüpheli ve Amerika hala geri çekilmemekle birlikte birkaç gün önce Taliban’a saldırı dahi düzenledi.[af] US forces hit Taliban with airstrikes in Helmand province [/af] Kabil ile Taliban arasındaki görüşmeler daha yeni başlamakla birlikte şiddetin azaltılması, el Kaide varlığı, meclis bazlı İslam Cumhuriyeti’nin yerine şura temelli İslam Emirliği’nin mi kurulacağı[af] Defying Peace Deal, Freed Taliban Return to Battlefield [/af] vb. birçok heyetler arası görüşülecek konu bulunuyor. Süreç içerisinde Taliban ile gelinen noktayı göreceğiz.

 

Taliban’ın bir değişim halinde olduğu konu ise tartışılan eğitim meselesi. Yönetimde olduğu dönemde kısıtlı bir eğitim verildiği bilinen ve çokça bahsedilen bir konu. Bu konuda bir değişim yaşandığı aşikâr. Amerikan Kongresi’ne bağlı Birleşik Devletler Barış Enstitüsü’nün (USIP) Kasım 2019’da yayınladığı raporda Taliban’ın bu değişiminden bahsediliyor. 2009 yılından itibaren Taliban Yönetimi, devlet eğitim kurumlarının işlemesine bölgelerinde onay verirken, bu okullarda eğitim alanlara da dışlayıcı davranmıyor. Lakin bununla birlikte kendi müfredatını da öğrencilere öğretiyor ve eğitim-öğretim programı için kaynak ayırıyor. Taliban’ın daha önceden okullara izin vermemesi ve hedef almasının sebepleri arasında yurtdışı fonlamasıyla ayakta duran okulların kendilerine yönelik casusluk faaliyetlerinde kullanılması gösteriliyor.[af] Jackson, A., Amiri, R. (2019). “Insurgent Bureaucracy: How the Taliban Makes Policy”. United States Institute of Peace, s. 15 [/af] 2012 yılına kadar okullara süren silahlı saldırıların ardından 2014 yılında Taliban, okul yönetimi hususunda değişikliğe gitme kararı aldı. Eğitim Heyeti’nin kontrolünde profesyonel bir kadroyla kontrol ettiği kırsal bölgelerde kendi müfredatına uygun eğitime geçti. Sıkça yaşanmasa da yerel olmayan ve bölgeye yeni gelen Taliban yöneticisi, eğitim faaliyetlerini durdurmak istediği vakit danışmanları tarafından doğuracağı riskler sebebiyle vazgeçiliyor.[af] Ibid, s. 19 [/af] Afgan toplumunun başarısı için dini ve modern eğitimin gerekli olduğunu söyleyen Taliban’ın Doha’daki Siyasi Ofis Şefi Abbas Stanakzay, hayatın birçok alanında olduğu gibi kadınların eğitimde de olmasını İslam’ın verdiği temel hak olduğunu[af] In Moscow, Afghan Peace Talks Without the Afghan Government [/af] ifade ederek Moskova’da alışagelmişin dışında yaptığı açıklamalardan birini daha ekledi.

 

Taliban kanadında bu değişim bir günde gerçekleşmedi. 2000li yılların ortasında halka dikta ettiği uygulamalar, 2009 yılından itibaren halkla uyumlu bir hale getirilmeye çalışıldı. Kız çocuklarının okula gitmesi 2015 yılına kadar bazı bölgelerde sorunlar oluşturmasına karşın yaşanan değişimin bir parçası olarak nasibini aldı. Afganistan’ın çok milliyetli ve birbirinden farklı yaşam tarzlarına sahip topluluklara bölünmesi bu hususta Taliban’ı zorlayan bir mesele. Zira kuzeydeki topluluklarla güneydeki Peştunlar arasındaki farklı yaşam tarzı, Taliban’ın politikalarında çözülmesi gereken engellerin oluşmasına sebebiyet veriyor. Yönetim katında Peştun ağırlığa sahip olan Taliban, son beş yıllık dönüşümü içerisinde kuzey topluluklarından kişilere de şuralara da yer vermeye başladı. Taliban’ın eski Eğitim Bakan yardımcısı Özbek asıllı Abdüsselam Hanefi [af] ABD ile müzakere eden Taliban heyeti kimlerden oluşuyor? [/af] örneklerden sadece bir tanesi. Taliban’ın üst düzeylerinde eğitim konusundaki düşüncelerinde değişim yaşansa da tabana doğru gidildikçe bunun hala daha tam oturmadığını görüyoruz.

 

Taliban’ın doğuşu ve iç savaş sırasındaki rolünden “İşgalden işgale Afganistan: Taliban’ın yükselişi ve yerelleşmesi”nden bahsetmiştik. İşgalden sonra Taliban, hücresel örgüt olmak yerine bürokratik yapısını koruyarak varlığını sürdürdü. Taliban’ın da her vilayete atadığı bir sivil yöneticisi mevcut. Ve bu yöneticilere Kabil Hükümeti “Gölge Vali” diyor. Zira normal bir valinin sorumlulukları ve uygulamaları ne ise Taliban’ın valisi de aynı rolü üstleniyor. Konseyler, danışmanlar vb. makamlar ile bir nevi 90larda tecrübe ettiği devlet yapısını aktif olarak kullanıyor. Bu yapıyla birlikte belirlenen taktikler ve stratejiler de bulunuyor. Harp stratejisi kırsalda gerilla savaşı olan Taliban, 2015 yılından itibaren şehirlerde yıpratma savaşı sürdürmeye başladı. Tacikistan sınırına yakın, Afganistan’ın kuzeydoğusunda yer alan Kunduz şehri, 2001 yılından sonra ilk defa Taliban’ın mücadele sonucu aldığı şehir oldu. Aylarca süren düzenli çatışmalar[af] Taliban Seize A Major City, A Sign Of The Group’s Resurgence [/af] neticesinde şehir merkezine giren Taliban, video ve fotoğraflar çektikten sonra bölgeden ayrıldı. Bu tarihten itibaren Taliban, ülkenin birçok bölgesinde bu taktiği izlemeye başladı. Bilhassa Taliban güneydeki Helmend, Kandahar, Paktia ve Gazne’deki şehirlerin kısa süreli elde tutulmasıyla Kabil Hükümeti’ne yıpratıcı saldırılar gerçekleştirdikten sonra bu şehirlerden geri çekiliyor. Bu bölgelerdeki baskın Peştun nüfusu, Taliban’ın aynı zamanda sosyolojik tabanı olması hasebiyle güneydeki çatışmalar hem yoğun hem de sık sık yaşanıyor. Türkmenistan sınırındaki kuzeyde ise Badğis, Feryab, Sar-i Pul, Taliban’ın kuzeyde en etkin olduğu bölgeler. Buralarda şehirlere yönelik saldırılardan ziyade sınır hattı veyahut vilayet içerisindeki askeri karakolların ele geçirilmesi amaçlanıyor. Diğer vilayetlerdeki çatışmalar çok düşük seyrettiği için kayda değer gelişmeler pek yaşanmadı diyebiliriz.

Afganistan’daki Herkese Karşı: IŞİD Horasan

Kabil ve Taliban’ı zora sokan tehdit ise IŞİD’in Horasan Kolu oldu. IŞİD’e bağlı Pakistanlıların kurduğu bu güç, Taliban’a bağlı bazı yerel komutanların, ülkenin bazı noktalarında IŞİD’e biat etmeleriyle genişledi. Oluşmaya başladığı 2014-15 yıllarından itibaren Taliban’ı oldukça zorlayan IŞİD, 2017 yılının ortalarında ünlü Tora Bora Dağları’nda hakimiyet kurmasıyla[af] ISIS has taken bin Laden’s old Afghan stronghold of Tora Bora from the Taliban [/af] gücünün zirvesini yaşadı. Devam eden süreçte ise Kabil’de sıkça düzenlediği bombalı saldırılar, yollarda kurduğu kontrol noktalarındaki infazlar, Hükümet ve Taliban güçlerine yapılan saldırılar ile tarihi mücadele içerisindeki karşıt güçlerin, dikkatlerini IŞİD’e vermelerine sebep oldu. Amerika’nın desteği ile hava saldırıları düzenleyen Kabil’in aksine Taliban’ın örgüt ile olan mücadelesi daha derindi. Kendi safındaki bazı yerel yöneticilerin maddi kaygılarla geçiş yaptıkları ve çeşitli bölgelerde beraber mücadele ettikleri eski yoldaşlarına ani baskınlar düzenlemeleri sebebiyle örgütün varlığı bitirilmek isteniyordu. Çeşitli ölçeklerde yaşanan çatışmaların ardından IŞİD’i büyük ölçüde zayıflatan ve etkileyen saldırı 2018 yılının ortalarında yaşandı. Özbekistan sınırındaki Cüzcan vilayetinde iki gün boyunca süren çatışmaların nihayetinde bölgedeki 200 kişilik IŞİD varlığı, Afganistan Ordusu’na teslim oldu.[af] Taliban Surge Routs ISIS in Northern Afghanistan [/af] IŞİD’in Afganistan’daki varlığı da şekil değiştirmeye başladı. Suriye ve Irak’ta olduğu gibi toprak hakimiyetinden ziyade Pakistan sınırındaki dağlık alana çekilen IŞİD, sınır şehri Celalabad ve başkent Kabil’de hücre sistemine geçti. Amerika-Taliban görüşmelerinin bir sonucu olarak Afganistan sahasında farklılaşan bir çatışma ağı oluştu. Kabil’de IŞİD hücrelerine baskın, Amerika’nın hava saldırısı haricinde Taliban da Pakistan sınırındaki Nangerhar’da IŞİD ile çatışmalara devam etti. Bu süreçte Taliban ile Kabil güçleri çatışmaya devam ederken, Amerika anlaşma gereği Taliban’ı hedef almayıp, IŞİD’e karşı örgüte oldukça sınırlı bir destek vererek, IŞİD’e karşı yürüttüğü askeri mücadeleden övgüyle bahsetti.[af] CENTCOM: Taliban Actions ‘Not Consistent’ With Peace Deal [/af]

Sivil Kayıplar

Afganistan’da birçok farklı bölgede süren çatışmalar, yollara koyulan patlayıcılar, İHA saldırıları, sivillerin infazları, şehirlerde yaşanan bombalı saldırılar, milisler, kontrol edilemeyen yerel silahlı güçler gibi çeşitli etkenler sebebiyle Afgan halkı anarşi ortamından en çok etkilenen kesim olduğu aşikâr. Son beş yıl içerisinde yaşanan çatışmalar sebebiyle her yıl ortalama onbin sivil yaralanıyor veya hayatını kaybediyor:

BM Afganistan Yardım Görevi’nin 2020 yılında yayınladığı sivil kayıplar raporunda ilk altı ay içerisinde hayatını kaybedenlerin sayısı 1282, yaralıların 2176 ve toplamda çatışmalardan 3458 sivilin etkilendiği açıklandı. 2019 yılının aynı dönemine göre bu sayı yakınken, 2015-18 yılları arasındaki kayıpların yaklaşık yarısına tekabül ediyor.[af] AFGHANISTAN MIDYEAR REPORT ON PROTECTION OF CIVILIANS IN ARMED CONFLICT: 2020 [/af]

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *