Ağustos 2020’de, Japonya’nın o zamanki Savunma Bakanı Kōno Tarō ülkesinin ABD, Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan uluslararası ilişkiler tarihindeki en güçlü ve sonuç odaklı istihbarat ittifakına katılma arzusunu açıkça ortaya koydu. Bakan ‘Japonya ‘Altı Göz’ olarak genişletilmiş ölçekte [ittifaka] daha da yakınlaşabilir,’ dedi. Ama bu ne kadar gerçekçi? Bu yaklaşımda hangi düşünceler önemli? Ve tüm taraflar Beş Göz’den aynı fikri ve gerçekliği mi anlıyor?
Stratejik çıkarlar ve tehdit algıları
Japonya’nın üyelik için girişim zamanlaması mevcut stratejik ortamda uygun görünebilir. Tokyo ve Beş Göz başkentleri, tamamen olmasa da istihbarat toplama ve siber güvenlik için kilit bir hedefle ilgili olarak giderek artan bir şekilde uyumlu tehdit algılarına sahip. Çin’in bölgesel hegemonik hırsları ve zorlayıcı davranışları, yalnızca Washington’dan Canberra’ya değil, artan endişelere ve stratejik yeniden değerlendirmelere yol açtı. – ABD Başkanı Joe Biden’in Haziran 2021’deki G7 ve NATO zirvelerinde Çin’e yönelik uyumlu güvenlik politikası için lobi faaliyetleri ile Avustralya-Birleşik Krallık -Amerika Birleşik Devletleri (AUKUS) savunma teknolojileri ortaklığı ve Hint-Pasifik’te yeni bir algıya yol açtı.
Tokyo’da, Japonların en büyük ticaret ortağına yönelik savunma politikası, eski Başbakan Abe Shinzo’nun 2012’de seçilmesinden bu yana giderek daha iddialı hale geldi. Japonya’nın ikili ve çok taraflı güvenlik garantileri arayışı, Biden’ın Japonya’ya dair verdiği garantileri kapsayaan anlaşmalara, Londra’nın 2021 Bütünleşik İncelemesi’nde benimsenen Brexit sonrası Hint-Pasifik eğilimine ve Canberra’nın 2020 Savunma Stratejik Güncellemesi ile uyumlu. Bu uyum kendisini Dörtlü Güvenlik Diyaloğu ile örtüşen minilateral forumlar aracılığıyla kendini gösteriyor.
İstihbarat iş birliğini genişletmek, bu ilişkiler örgüsüne doğal ve gerekli bir eklem gibi görünüyor. Ancak bu, Beş Göz ittifakını bunu başarmak için en uygun yol yapmaz. Amerikan, İngiliz ve Avustralya yasama organlarında Japonya üyeliğinin önde gelen savunucuları ve bakanların yanı sıra bir dizi jeostratejik konuda iş birliği için ittifak diplomatik bir kestirme yol olarak görülüyor. Bu anlamda “Beş Göz”ü giderek daha fazla kullanan Japon medyası, ittifakın gerçekliğini yanlış anlıyor.
Beş Göz gerçeği
Diğer sterilize ve ritüelistik çok taraflı istihbarat ve güvenlik forumlarından farklı olarak, Beş Göz, yetmiş beş yıllık kurumsallaşma, birlikte çalışabilirlik ve güven ile tanımlanan beş devletin sinyal istihbaratı (SIGINT) ve siber hizmetleri açısından- kolektif bir güç noktasıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan kaynaklanan 1946 UKUSA Anlaşması ve 1948 ile 1956 yılları arasında Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı kapsayan güncellenmiş anlaşmalar işlenmemiş ve değerlendirilmeye açık SIGINT, kriptanalitik ve şifreleme yöntemlerinin ‘sürekli, şu anda ve özel isteğe gerek duymayan’ paylaşımı için bir temel belirledi.
Soğuk Savaş ve 11 Eylül sonrası ‘Teröre Karşı Küresel Savaş’ın karşılıklı tehdit ortamlarına ve teknolojik değişikliklerine uyum sağlayan ittifak, üye devletlerin yetenekleri, sistemleri ve organizasyon kültürlerinin sürekli gelişen organik uyumunun sürecini ve ürününü temsil ediyor. – yakın tam erişimli irtibat görevlileri de dahil olmak üzere parçası oldukları liberal, Anglofon siyasi kültürlerdeki sinerjilerin yardımıyla. 11 Eylül’ün ardından, o zamanki Ulusal Güvenlik Ajansı Direktörü Michael Hayden’in, Frot Meade’deki NSA üssündeki ABD SIGINT sisteminin yönetimini İngiltere’nin Hükümet İletişim Merkezine emanet etmesi, Beş Göz’ün olağanüstü birlikte çalışabilirliğine, yakınlık ve kişilerarası güvene, canlı bir örnek teşkil ediyor. Hayden’in 2015’te Almanya ile ilgili açıkladığı gibi, bu – güvenle devir işlemi, olası üçüncü şahıslar için erişimi neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Japonya, artık Beş Göz hizmetleriyle bazı ortak özellikleri paylaşan Sinyal İstihbarat Müdürlüğü’ne sahip liberal bir demokrasi ve Çin, Kuzey Kore ve Rusya’yı hedef alan Beş Göz istihbarat toplama yeteneklerini artıran, son on yılda inşa edilen, on bir yeni dinleme noktasına sahip. Uydular, yapay zeka ve kuantum gibi alanlarda teknolojik bir yenilikçi olarak Japonya’nın yerleşik statüsü çekicidir. Abe dönemindeki güvenlik reformu Japonya’nın savaş sonrası ilk devlet gizliliği yasasını geçirerek sırlarını yeni ikili savunma mekanizmalarında paylaşma konusunda müttefiklere daha fazla güven verdi. Ancak bu yetenekler, Beş Göz’ün gereksinimlerini karşılamak için muhtemelen yetersizdir ve tam üyelik için büyük engeller olmaya devam eden yapıların varlığı, organizasyon kültürlerindeki fark, dil ve SIGINT’i yöneten yasal otoritelerdeki temel farklılıklardan daha ağır basmaktadır.
Japonya’nın ittifaka kabulü ittifak üyelerinin toplama gereksinimlerini, yeteneklerini ve zayıf yönlerini, son derece hassas stratejik kaygılarını Japonya’ya açma istekliliğini de gerektirmekte. Daha da önemlisi, Japonya’nın kabulü, diğer NATO müttefiklerini bile kapsamayan Beş Göz’ün benzersiz bir temel ilkesi olan casusluk yasağı anlaşması anlamına gelecektir. Japonya’nın istihbarat topluluğunun da daha önce görülmemiş derecede bir ortak şeffaflık konusunda daha rahat olması gerekir. Özellikle, Dörtlü’nün üyesi Hindistan’ın aksine, 2007’de Japonya’nın ‘SIGINT Seniors Pacific’e katılarak kurumsal sinerji ve güveni ilerletme fırsatını geri çevirdiği biliniyor. SIGINT Seniors Pacific Beş Göz’ün güvenilir üçüncü tarafları için isteğe bağlı istihbarat alışverişi ve teknik destek sistemlerinin yarı resmileştirilmiş bir parçası.
Japonya’nın veya üçüncü tarafların Çin ile ilgili olarak Beş Göz üyesi hükümetlerle diplomatik ve savunma iş birliklerini derinleştirmesi, organik olarak gelişen ve yıllardır yeni bir üye almayan küresel bir SIGINT ağına tam üyelik verilmesinden çok farklıdır. İlgili taraflar ikisini karıştırmaktan kaçınmalıdır. Doğası gereği muhafazakâr bu alanda, Çin ve Kuzey Kore üzerinde bölümlere ayrılmış serbest akışlı bir SIGINT ile diğer Avrupa ve Hint-Pasifik güçlerine benzer bir üçüncü taraf ‘Beş Göz katılımcısı’ statüsü kazanmak, Tokyo için daha gerçekçi bir hedef ve aslında Beş Göz’e katılmanın hassasiyetleri göz önüne alındığında, tüm taraflar için daha tatmin edici bir durum.
Bu yazı ilk defa Leiden Security and Global Affairs’te “Mixed Signals: Assessing Japan’s Prospects to Join the Five Eyes Intelligence Alliance“ başlığı ile yayınlanmıştır.
Leave a Reply