SURİYELİ KÜRT PARTİLERİNİN BİRLEŞMESİ NEDEN BU KADAR ZOR?

0 Shares

“KNC ile PYD arasındaki (gizli) diyalog ya da görüşmelerin ikinci safhası yaklaşık bir hafta önce yeniden başladı”: KNC heyetinden bir temsilci 23 Temmuz Çarşamba günü yazara bu açıklamayı yaptı. Aynı temsilci “Bu görüşmeler üç konu çerçevesinde Dohuk Anlaşması’na[af] Divided Syrian Kurds reach deal in face of ISIS threat, Rudaw, habere gitmek için tıklayınız [/af] göre yürütülecek. İlk konu yetki, ikinci konu yönetim ve üçüncü konu da askerî meseleler olacak. İlk konu ile başladık. Bugüne kadar doğrudan bir görüşme olmadı. Temsilciler arasında doğrudan (yüz yüze) bir toplantı henüz yapılmadı. Amerikalıların araya girmesi ile evrak ve düşünce alışverişi gerçekleştirildi. Ancak ilk taslak metin üzerinde tartışmak için doğrudan bir toplantı gerçekleştirmeye çok yakınlaştık. Beklemek için uzun bir zaman geçeceğini düşünmüyorum; birkaç gün içinde gerçekleşebilir” dedi.

 

Suriye Kürtleri on yıllardır, tüm Suriyelilerin yaşadığı baskının yanında, haklarından mahrum bir şekilde yaşıyorlar. Ancak, bunun yanında Suriye Savaşı’nın başlamasının üzerinden yaklaşık on yıl geçmiş olmasına, IŞİD tehdidine, Türkiye’nin Afrin ve Kuzey Suriye’deki müdahalelerine rağmen Suriyeli Kürt partileri hâlâ birleşebilmiş değil. Peki neden? Bu makalede, bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağım. Bunun yanında tüm partilerin duruşları göz önünde bulundurulduğuna bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını ortaya koyacağım.

 

Amerikalılar, Kobani’de IŞİD’le savaşan YPG’ye (Halkın Koruma Birlikleri) silah indirerek askerî olarak destek vermeye başladı. Irak Peşmergeleri Türkiye üzerinden ve bir ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) birliği de Halep’ten yardıma geldi. Amerikalı bir diplomat yazara yaptığı açıklamada “YPG’nin tek bir kontrol hattı vardı ve bu da onlarla çalışmayı kolaylaştırdı” açıklamasında bulundu. Tüm bunlar Suriye’nin üçte birini kapsayan YPG öncülüğündeki şu anki SDG (Suriye Demokratik Güçleri) içinde gelişti. SDF’nin kontrolündeki bölgenin nüfusunun çoğu Araplardan oluşuyor. Çoğunlukla Rakka ve Deyrezzor bölgelerinde yaşayan Araplar, gizli görüşmelerde yer almıyor. Büyük ihtimalle kendileri için ne karar verileceğini tahmin etmekle yetiniyorlar gibi görünüyor ki aynı durum bölgenin Süryanileri (Hristiyanlar) gibi daha küçük bileşenler için de geçerli.

 

SDG komutanı Mazlum Abdi 16 Haziran’da sosyal medya paylaşımında “KNC ve Kürt Ulusal Birlik partilerinin müşterek çalışmasından gurur duyuyoruz. Çalışmaların bir ön anlaşmayla neticelenmesi de sevinç kaynağı” dedi.[af] Bu çeviri PYD’nin yayın organı olan ANHA’dan alınmıştır [/af]

 

Ancak bu paylaşımdan bir gün sonra, Suriye Kürtleri arasındaki görüşmelerde bulunan KNC müzakerecisi WhatsApp üzerinden gönderdiği sesli mesajda bir anlaşmaya varıldığını yalanladı: “Uzlaşılan noktalar var ancak bir anlaşma yok. Uzlaştığımız noktalardan biri ortak bağlayıcılığı olan bir siyasi vizyon geliştirmek oldu. Gelecekteki görüşmelerin temelinin Dohuk Anlaşması’nın üzerine kurulması ve bu sayede görüşmelerden iyi neticeler elde edileceği noktasında da bir uzlaşıya vardık”.[af] alrayiysiat ‘iielam ENKS ‘akhbar ‘iielam ENKS bayan mushtarak ‘iilaa al’iielam walraay aleamm. ENKS resmi web sitesi, haber için tıklayınız [/af]

İki Rakip Blok Neden Birleşemez?

KNC liderleri ile yapılan mülakatlarda onlara KNC ile PYD arasındaki farklılıkları sordum. Benimle şu sekiz noktayı paylaştılar:

 

İlk olarak bizler 1957’den başlayan ve günümüze kadar uzanan süreçte Kürt halkının Suriye’deki varlığı ve haklarını savunmak için mücadele veren siyasi partileriz. Mücadelemizin odak noktası burası. İkincisi biz Suriye’de kan döken rejime karşıyız. Biz, Suriye Ulusal Muhalefeti’nin yanındayız ve siyasî bir çözüm arayışındayız. Üçüncüsü, Suriye toplumuyla ilişkimizde siyasî ve demokratik bir yol benimsiyoruz, silahlardan ve baskıdan uzak duruyoruz. Bizim vizyonumuz net ve herkese açıktır. Dördüncüsü, Kürt hareketi ve KNC’nin ulusal muhalefete ve onun siyasi mücadelesine yaklaşımı nettir, mücadeleleri Kürt toplumu kadroları nezdinde de nettir. Beşincisi PYD, PKK’yı temsil eden yedek partidir ve Kürt halkının haklarıyla ilgili bir ajandası yoktur. Sadece PKK’ya lojistik destek sağlamak ve PKK’nın ajandasını yerine getirmek için kuruldu. Dahası bu amacı yerine getirmek için hiçbir aracı kullanmaktan çekinmiyorlar. Altıncısı PYD, rejimle birlikte hareket ederek Kürt hareketinin, Kürt ve Suriye halkının taleplerinin baskı altına alınmasını sağladı. Rejimi ve rejimin ekonomik kurumlarını koruyarak rejime destek verdi. Yedincisi, PYD’nin tek aracı silah ve baskıdır. Diğer seçenekleri etkisiz hale getirir ve herhangi biri ile iş birliği yapmayı reddeder. PYD ajandasını, yoldaşları ve yöneticileri de dahil olmak üzere, herkesten saklar. Son olarak, PYD Kürt hareketinin yayılmasını engellemek için adam öldürme, adam kaçırma ve tehdidi kullanır. Rejimin suç ortaklarıdır ve hepsi Suriye halkının düşmanıdır.

 

Yapılan röportajlara baktığımızda iki yapı arasında çok daha fazla ihtilaf ve engel bulunduğu görülüyor. Şöyle ki KNC’nin askerî kanadı (Kesin istatistikler yok, ancak Suriyeli Kürt kaynaklar yaklaşık 3.000- 4.000 kişi diyor) ve Roj Peşmergeleri (Bazı KNC politikacıları Kürt ÖSO’su olarak tanımlıyor) kuzeydoğu Suriye’nin dışında bulunuyor; PYD/YPG bölgeye girmelerine izin vermiyor, bu yüzden hâlâ Irak Kürdistan Bölgesi’nde bulunuyorlar. KNC liderlerinin çoğu bölgeden sürüldü ve geri dönemiyorlar. Aynı durum KNC aktivistleri ve Süryani (Hristiyan) ve Arap muhalifler için de geçerli.

 

KNC siyasetçilerinin çoğu PYD ve YPG’den PKK ile bağlarını alenen reddetmesini istedi, ancak bu asla gerçekleşmedi. Mazlum Abi, Aldar Xelil ve Salih Müslim uzun yıllar Kandil’de çatışma eğitimi alan, tanınmış PKK militanlarıdır. PKK ABD, AB ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanmaktadır.[af] ABD Dışişleri Bakanlığı, Foreign Terrorist Organizations, Bureau Of Counterterrosism, sözkonusu sayfaya ulaşmak için tıklayınız [/af]

 

PYD’li siyasetçiler, yapılan röportajlarda PKK’ya bağlı olmadıklarını ancak onunla aynı ideolojiyi paylaştıklarını söylediler. Aynı zamanda aralarında ihtilafları da şöyle dile getirdiler: “KNC ve onunla olan diğer partiler Cuma günü namazdan sonra camiden çıktılar ve Allahu Ekber, Allahu Ekber diye bağırdılar ve eylemi bitirdiler. Bir saat sürdü. Diğer haftaya kadar sadece bu kadar. Devrim, elbette, bu değildir. Bir fikir olmalı. PYD bir fikirdir, ve biz bunu bütünlüklü bir vizyonla sahada temsil ediyoruz. YPG bizim koruma gücümüzdür, savunmamızdır. Ve topluma baktığımızda Araplar var, Süryaniler var Kürtler var; bu toplumun bir araya gelmesi. PYD ile bir ilişkisi yok. Şiiler ve Sünniler arasındaki bir çatışma ile bunun sona ereceğini biliyoruz”.

 

PYD/Tevdem’den Aldar Xelil, Syria TV’deki açıklamasında “Biz sahadayız, onlar Suriye’nin dışında” dedi. KNC lideri İbrahim Biro, neden dışarıda (Erbil’de) olduğuna dair yöneltilen soruya verdiği cevapta: “Beni Kuzey Suriye’de tutukladılar ve oradan sürdüler ve eğer Kuzey Suriye’ye dönersem öldürmekle tehdit ettiler” dedi.[af] Arapça bilen okuyucularımız bu hikayenin tamamını içeren televizyon programı izleyebilmek için buraya tıklayabilir [/af]

 

SDG lideri Mazlum Abdi, Türkiye’nin Eylül 2019’da Kuzey Suriye’de Tel Abyad (YPG kontrolünde, Arap) ve Resülayn (YPG kontrolünde Arap Kürt ve Süryani, Çerkes ve diğerleri) bölgelerine müdahalesinin ardından Suriye Kürtlerini bir çatı altında toplamak üzere bir girişim başlattı. İki rakip bloğu birleştirmeye yönelik önceki sayısız teşebbüse bakıldığında, bu görüşmelerde bulunan kişilerin yazara yaptığı açıklamalara göre PYD/YPG, KNC’ye karşı gerçekten taviz vermek istemiyor. Bundan bir sene önce Fransa Dışişleri Bakanlığı iki partinin de katıldığı verimsiz bir konferans düzenledi. Hollanda’daki görüşmelerde bulunan temsilciler başka yerlerde de karşılıklı konuşmaların gerçekleştirildiğini söyledi.

 

KNC’li bir yetkili yazara yaptığı açıklamada: “SDG üzerinde bir baskı var. Türkiye’nin Tel Abyad ve Resülayn’a girmesinden bu yana bir baskı var. Ve uluslararası anlaşmalar, Türk-Rus anlaşması, Türk-Amerikan anlaşması. Mazlum Kobani 32 km. ileriye gitti, hâlâ da sınırın yakınında. Amerikalılar Irak’tan Kamışlı’ya döndü ve Fişabur aracılığıyla Kamışlı’dan biraz daha batıya. Amude’de Ruslar var. Mazlum durumun bu kadar kötü olduğunu görünce, Kürtlere birleşme çağrısında bulundu. Amerikalılar bizi (KNC) daha fazla sıkıştırdı. Çok uzun zaman önceden bugüne kadar. Amerikalılara güven tesis etmeye, ofislerimizi açmaya ve siyasi faaliyetlere başlamaya ve kaybolan üyelerimizin nerede olduğunu ortaya çıkarmaya ihtiyacımız olduğunu söyledim. Üstünü örtmeye çalıştılar; böyle güven inşası olmaz, eğer güven olsaydı “onları biz öldürdük” demeleri gerekirdi” dedi.

 

 “Onları öldürdüler, sekizi de kayıp olabilir mi?” “Evet, biz buna inanıyoruz”. Amerikalılar, kayıpların dosyasını bildiklerini ve PYD’nin bazı hatalar yaptığını söyledi, fakat “Bir yol bulmamız gerekiyor. Bir adım daha atılmasını istiyoruz. Diyaloga başlamak istiyor musunuz, istemiyor musunuz?” Açıkçası, Amerika önemli bir ülke, hayır deme şansımız yok. Ancak SDG’nin ne derece ciddi olduğunu bilmek istiyoruz. SDG, PYD’ye ne derecede baskı yapacak ve PYD’nin anlaşmayı kabul etmesini sağlayacak? Prensipte, belki önümüzdeki haftadan itibaren bir görüşme başlatabiliriz”.

 

Bu Şubat ayındaydı. Konuya aşina olan KNC’li bir yetkili de şöyle bir açıklamada bulundu: “Nerede görüşeceksiniz? Bölgede mi yoksa Kuzeydoğu Suriye’nin dışında mı?” “Bölgede, Amerikan heyetinin bulunduğu ve Haseke barajının yakınında bir yerde. Hemen dışında, Haseke ve M4 yolu arasında, Derbesiye-Haseke kesişiminde bir yerde buluştuk”.

 

Ancak PYD ve KNC arasındaki farklılıklar her zaman çok büyüktü. Özünde de uzlaşmaya vardırılması mümkün değildi. Belki de en büyük sorun KNC, Esed karşıtı iken PYD’nin karşıt olmamasıydı. Kamışlı ve Haseke’de rejimin önemli askerî tutunma noktaları buluyor. Haseke’nin tüm etnik gruplarını kapsayan aktivistlere ve siyasetçilerine göre rejim istihbaratı bölgeyi hiçbir zaman terk etmedi. Süryani bir siyaset adamı “Operasyonlarını karargahlardan yürütmüyorlar, evlerinden yürütüyorlar” diyor. Kamışlı’da yaşayan bir Kürt kadın aktivist yazara yaptığı açıklamada Facebook’taki paylaşımları yüzünden PYD ve rejim görevlilerinin evine geldiklerini ifade ediyor. PYD, Amude ve diğer yerlerdeki Esed karşıtı gösterileri bastırdı. Haziran 2013’te Amude’deki gösterilerde (Suriyeli bir gazeteciye göre) yedi gösterici öldürüldü. Amude’de yaşayan KNC’li siyasetçi Abdülhalim Beşar’a göre öldürülenler arasında KDP-S ve Yekiti üyeleri ve destekçileri bulunuyordu. Yakın zamanda PYD bunun için özür diledi -en azından kabul etti- ancak ne kimse tutuklandı ne de mahkemeye çıkarıldı. KNC kaynaklarına göre PYD bazı KNC’li politikacıları ve aktivistleri rejime teslim etti.

 

Yıllar geçmesine rağmen PYD ve KNC arasındaki farklılıklar azalmadı: Mişel Temo ve Nasreddin Burhek gibi çok sayıda KNC’li siyasetçi ve aktivist PYD ya da PKK tarafından öldürüldü ya da kayboldukları söylendi. Halihazırdaki KNC baş müzakerecisi Muhammed İsmail’in hem meslektaşı hem de yakın arkadaşı olan Nasreddin Burhek vuruldı. Burhek, Kamışlı’da kaldığı hastanede arkadaşı İsmail’e failin PKK olduğunu söyledi. İsmail de 2016-2017 yılları arasında 6 ay hapis yattı ve şimdi onu hapse atanlarla bir anlaşma yapmak zorunda. KNC ofisleri kapatıldı, bazıları da yağma edildi ve yakıldı. İşte bu yüzden KNC, her ne kadar izinleri olsa da ofislerini açmaya korkuyor. Ofis sahipleri ise buraları yeniden KNC’ye kiralamaktan çekiniyor. Bazı KNC’li siyasetçiler ve aktivistler hâlâ kayıp. KNC onlara ne olduğunu bilmek istiyor ancak PYD onları elinde tuttuğunu reddediyor. Kamışlı’daki SDG sözcüzü, o listedekinin rejim subayı olduğunu söyledi. Yazara açıklama yapan bir KNC lideri: “Onların öldüğüne eminiz” dedi.

 

Kısacası, KNC (Suriyeli Kürt gazeteci ve aktivistler de) PYD’nin Kandil’deki Suriyeli olmayan kadrolarının emirlerini yerine getirdiğine ve onların kendilerince ayrı bir devrimleri olduğuna inanıyor.

 

PYD, üçüncü bir yolu olduğunu savunuyor. Ne rejimle ne de muhalefetle birlikte olduklarını belirterek Suriye’nin tümü için bir demokratik projeleri olduğunu söylüyorlar (Aldar Xelil, Syria TV). Buna cevap olarak KNC: “Suriye muhalefetinin zaten tüm Suriye için bir demokrasi projesi var, PYD’ninkine ihtiyacımız yok. Her şeyden önce biz Suriyeliyiz, Kürt olmak ikinci sırada geliyor”.[af] Haber videosunu seyretmek için tıklayınız [/af]

 

Suriye Kürtleri, Alevilerden sonra Suriye’deki ikinci büyük azınlık. Suriye rejimi vermediğinden net bir istatistik paylaşmak zor. CIA’in hazırladığı Factbook’a[af] CIA Factbook’a ulaşmak için tıklayınız [/af] göre, Kürtler Suriye nüfusunun yüzde onunu teşkil ediyor.

 

“Irak, İran ya da Türkiye’nin aksine Suriye’deki Kürtler çoğunluğu Kürtlerden oluşan coğrafi olarak bağlı tek bir bölgeye sahip değiller. Suriye’nin kuzeyindeki sınır hattında birçok bölge önceleri geniş bir Kürt nüfusunu barındırıyordu. Ancak 1960’lardan itibaren Suriye’nin kuzey sınırı hattında bir “Arap kuşağı” oluşturmaya dayanan Baasçı Araplaştırma politikası neticesinde bu bölgede Araplar çoğunluk haline getirildi. Suriye Savaşı sırasında PYD, kuzeydeki Arap nüfusu üzerinde “etnik temizlik” yapmakla meşguldü”.[af] Bkz:Nikolaos van Dam, Destroying a Nation, (2017), s. 62 [/af]

 

Suriye Kürtleri başlıca üç bölgede yaşıyor: Afrin, Kobani, Türkiye-Irak sınırı yakınındaki Cezire ve Halep ve Şam havalisi. Cezire’de Araplar, Süryaniler, Süryani Çerkesler, Türkmenler, Yezidiler ve Ermeniler bulunmaktadır. Rejim, yıllar boyunca Suriyelilerin çoğunu kaçmak ve göç etmek zorunda bıraktı ancak Kürt bölgelerine ciddi manada saldırmadı. IŞİD, Kobani’ye ve Kuzey’deki diğer kasabalara saldırdı. Yakın zamanda Türkler Kürt bölgelerini (Afrin, Resülayn) alarak, çok sayıda Kürt’ün bu bölgelerden kaçmasına sebep oldu. Kürtler, YPG’nin zorunlu askerlik uygulamasını dayattığı bölgelerden de kaçtılar. Halihazırda YPG ve SDG’nin kontrolü altında bulunan bölgelerdeki nüfusun %70’i Arap: Deyrezzor, Rakka, Tabka, Menbiç ve diğer bölgeler. Bu durum başka bir soruyu gündeme getiriyor: Araplar neden görüşmelerde yer almıyor? Mazlum Abi Arap bölgelerinde dolaşıyor. Ancak bölgenin en büyük aşireti olan Ukeydat aşireti temsilcileri, diğer aşiret temsilcileri de yazara yaptıkları açıklamalarda YPG ve SDG tarafından yönetilmeyi asla kabul etmeyeceklerini söyledi. Bazı aşiretler bu konuda bölünmüş görünüyor; bir diğer büyük aşiret Bakkara ve destekçileri gibi.

 

“Başlangıçta Türkiye, PYD’nin rejime ya da IŞİD’e karşı savaşmasını önemsemedi. Ancak ne zaman ki gelişmeler PYD’nin lehine dönmeye başladı ve PYD kuzey Suriye’nin büyük bölümünü ele geçirdi, o zaman Ankara PYD’yi Türkiye’ye karşı mutlak güvenlik tehdidi olarak görmeye başladı”.[af] Muhammed İsmail ile röportaj [/af]

 

Kürtlerin siyasi faaliyetleri ve KNC partilerine bir bakalım. İlk Suriyeli Kürt partisi, KDP-S ( Kürdistan Demokratik Partisi-Suriye) 1957’de kuruldu. KDP-S halen KNC içerisindeki en büyük partidir.

 

KNC (Kürt Ulusal Konseyi) 27 Ekim 2011’de kuruldu. Suriye Kürtleri arasındaki görüşmelerin baş müzakerecisi Muhammed İsmail, partinin siyasi danışmanıdır. İsmail, Mazlum Abdi ve Amerikalılar ile Haseke dışında gerçekleştirilen görüşmede KNC heyetinde bulunuyordu. 2011 yılında kurulduğunda KNC’nin ilk başkanı olan ve o dönemde Kamışlı’da bulunan Abdulhekim Beşar ise bugün sürgünde yaşamaktadır. Zaman içerisinde, başka ayrılıklar yaşandı ve partiler oluştu. Bazıları Hazım Derviş gibi daha rejime yakın iken Yekiti gibi daha radikalleri de ortaya çıktı. “Yekiti (Birlik)[af] KNC bünyesindeki ikinci büyük parti. Liderlerinden biri olan İbrahim Biro, sınırda PYD tarafından tutuklandı ve ardından serbest bırakıldı [/af] uzun zaman önce ikiye ayrıldı: Yekiti Şeyh Ali ve diğer Yekiti. Yakın zamanlarda diğer Yekiti de bölündü: Fuad Aliko, İbrahim Biro, Süleyman Oso bir yanda Hasan Salih ve grubu diğer yanda” diyor Suriyeli Kürt bir avukat.

 

Syria TV’de yayınlanan son röportajında Fuad Aliko: “Hakkımızda çıkan Etilaf koalisyonundan ayrılıp Suriye muhalefeti ile bağlarımızı kopardığımız sızıntıları doğru değildir.[af] Etilaf, Suriye muhalefetindeki ana gruptur [/af] Biz Esed rejimi ve İran ile ilişkilerimizi kestik. Suriye muhalefetinin bir parçasıyız, Suriye devriminin bir parçasıyız. Arapların, Türkmenlerin, Süryanilerin ve diğerlerinin görüşmelerde yer almasını istiyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Yekiti’den İbrahim Biro, zamanın Amerikan büyükelçisi Robert Ford ve Fransız mevkidaşının kendisinden PYD’yi 2014’teki Cenevre görüşmelerine davet etmesini istediklerini ancak PYD’nin muhalefet heyetinin bir parçası olmayı reddederek bu teklifi geri çevirdiğini aktardı.[af] Rena Netjes, sayfaya erişmek için tıklayınız [/af]

Suriye’de PKK ve PYD

PKK lideri Abdullah Öcalan, 1980 yılında Suriye’ye Kobani’den girdi. Şam yakınlarında Duma’da ofisi vardı. Türkiye’nin PKK lideri üzerinden tehditleri yüzünden Suriye, Öcalan’ı sınır dışı etti. PKK’nın kurucularından Cemil Bayık, Washington Post’taki yazısında: “1999 yılında, Türk yetkilileri PKK lideri Abdullah Öcalan’ı Kenya’da ele geçirdi, bu ABD tarafından desteklenen bir operasyondu. İmralı adasında müebbet hapis cezasına çarptırıldı, yaklaşık 20 yıldır burada tek başına mahpus” yazıyordu.[af] Now is the moment for peace between Kurds and the Turkish state. Let’s not waste it, Washington Post, 2019, yazıya ulaşmak için tıklayınız [/af]

 

“2011 yılında gösteriler sırasında bir gün, bunlardan bir fayda elde edilemeyeceğini gördük. Neden? Sunniler ve Şiiler arasında ne olacağını biliyorduk”. Ekim ayında, Resulayn’daki bir PYD temsilcisi yazar ile Esed karşıtı gösteriler hakkındaki görüşlerini paylaştı: “2011 öncesine bir bakalım. PYD, Suriye ve Türkiye’de yasaklıydı. KNC ve diğer partiler de onlarla birlikteydi. Cuma günü insanlar camiden çıktı ve bir saat boyunca “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diye bağırdılar. Sonra bitirdiler, bu onlar için yeterliydi. Oradan ayrıldılar ve bir yerlerde yemek yediler. Bir sonraki hafta yine aynı şeyi yaptılar. Bu şüphesiz devrim değildir. Üstelik Devrim’in doğduğu yer camilerdi, ancak dindar olmak devrimin kendisi değildir. Bir fikir olmalı. PYD bir fikirdir ve sahadadır. Bizim bütünlüklü bir vizyonumuz var ve YPG koruma gücüdür, savunma gücüdür. Topluma baktığımızda Araplar, Süryaniler, Kürtler var; bunların bir arada toplanması. Bunun PYD ile bir bağı yok”.

PYD Nasıl Bu Kadar Güçlü Hale Geldi?

Suriyeli bir gazeteci yazara yaptığı açıklama gelişmeleri şöyle aktardı: “2011’de PYD, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye sınırına yakın Kürtlerin çoğunlukta olduğu 3 bölgeyi kontrol etmeye başladı. Bunu birçok nedenden ötürü yaptı. İlk olarak, Abdullah Öcalan’ın halkların kardeşliği hakkındaki öğretisine ve felsefesine dayanıyorlardı. Kandil’de farklı ülkelerden gelmiş ve Kuzey Irak’taki dağlarda 10-20 yıldır Türkiye’ye karşı savaşan savaşçıların kulaklarında bu öğreti yankılanıyordu. Bölgedeki bazı ülkeler de buna destek verdiler. Irak Kürdistan Bölgesi, İran ve Türkiye’deki hükümetler 30’dan fazla belki de 40 yıldır dağlarda olan bu savaşçılardan kurtulmanın iyi olacağını düşündüler”.

Suriyeli gazeteci sözlerine şöyle devam etti: “Irak Kürdistan Bölgesi onları kontrol etmiyor. Savaşçılar Suriye ve Türkiye’den Kandil’e gidiyordu, fakat şimdilerde Türkiye ve Kandil’den Suriye’ye gidiyorlar. Bu ülkeler onları sorun olarak görüyor. Bu hükümetler tüm bu savaşçıların Suriye’ye gitmesi durumunda sorunlarının biraz olsun azalacağını gördüler. Onlarca yıl zorlu dağlık arazi şartlarında savaş eğitimi almış bu savaşçıların, yapının kontrolü ele almasında büyük bir etkisi vardı. KNC, örgütsel ve askerî açıdan zayıf. Bölgedeki halk, Kürt yönetimi, Kürt federalizmi rüyasıyla yaşıyor. Bölgede Kürt bayrağının yükselmesi partinin onu kontrol etmesine imkân tanıdı. Bu halkın IŞİD’e karşı mücadelede yaptığı fedakarlığı göz ardı edemeyiz. Ancak IŞİD’e karşı verilen bu mücadele de uluslararası koalisyonun desteği olmadan asla mümkün olmazdı”.

 

Aynı gazeteci PYD’nin gelişimi hakkında şunları aktardı: “PKK’nın Hafız Esad’ın ve İran’ın sıcak kolları arasında kurulduğunu biliyoruz. Eğitim kampları, Hizbullah ve İran’ın himayesi altındaki Lübnan’ın Şii bölgelerindeydi. Orada Hizbullah ve Emel’in kampları on yıllardır aktifti. Hafız Esad ve İran ile bağlantıları, 1980’lerdeki aynı döneme denk geliyordu. Yine de PYD olduklarında ısrar ediyorlar ama ideolojileri Öcalan’dan. Her şey İran’la, Hafız Esad ve müttefikleriyle iyi ilişkiler içinde olduklarını gösteriyor. Bu önemli bir nokta… IŞİD Kobani’ye girdiğinde PYD’nin Kürt sokaklarındaki karşılığı çok zayıftı, bunun da birçok sebebi vardı. Başlıca sebebi, PYD 27 Haziran 2013’te Amude’de düzenlenen rejim karşıtı gösterilerde 7 kişiyi öldürmüştü. Kürtleri katlettiler ve devrimi destekleyen Kürt gençler üzerinde baskı oluştular ve Kürt bölgelerinde devrim bayrağının asılmasını yasakladılar. PYD’nin devrim yanlısı olmadığı açıktı. PYD, Suriye devrimini destekleyen Kürt gençlerine baskı uyguladı, onları sindirdi; ya göz altına aldı ya da onları Suriye’den gitmeye zorladı”

 

Harriet Allsopp, Suriye Kürtleri isimli kitabında “Bağımsız haber kaynakları ve Türk istihbaratı Esed’in yeniden Türkiye içindeki PKK faaliyetlerini desteklediğini ve PYD’nin Suriye içinde rahatça hareket etmesine izin verdiğini iddia etti. Bu iddialar Arap muhalefetinin yanında Türkiye’deki Kürt toplulukları tarafından da dile getiriliyordu” yazıyor.[af] Harriet Allsopp, The Kurds of Syria, s.208. [/af]

 

“Bu iddiaları destekleyen delillerde şu beş nokta öne çıkıyor: İlk olarak, PYD lideri Salih Müslim 2010 yılında Suriye’den sürüldü. Ardından Irak Kürdistan Bölgesi’nde PKK kamplarında kaldı ve 2011 yılında Suriye’ye döndü. Aktarılan bilgilere göre yanında yaklaşık 2.000 PKK gerilla savaşçısı vardı ve rejim buna müdahale etmedi. İkincisi, PYD başından beri açıkça rejimin düşmesini talep etmedi ve onunla diyaloga açık kaldı. Üçüncüsü, Suriye yetkililerinin hiçbir müdahalesi olmadan Kürtçe dil okulları açtı. Dördüncüsü, Afrin’de düzenlenen rejim karşıtı gösterilere engel olmak ve gösterileri sekteye uğratmakla suçlandı. Son olarak, kontrol noktaları inşa etti ve rejim güvenlik güçlerinin bulunduğu Kürt bölgelerinde güvenliği sağlamaya başladı. Kürt kasaba ve bölgelerinin kontrolünü ele geçirmesi hızlı ve barışçıl olmuştu. Burada şüphe uyandıran nokta, ÖSO’dan alınan bölgelerin güvenliğinin sağlanması ve Suriye’de mezhepsel çatışmanın körüklenmesi için Suriyeli yetkililerle anlaşma yapmalarıydı. Tüm bu noktalar PYD tarafından yalanlandı. Parti kategorik olarak Esed rejimi ya da PKK ile olan bağlantıları reddetti ancak Öcalan’ın demokratik konfederalizm teorisine yakınlıklarını reddetmediler” diyor Allsopp kitabının aynı bölümünde.[af] Allsopp, s 208-209 [/af]

 

Clingendael’in PYD ile ilgili gelecek raporunda yazar ve Erwin van Veen bu konuyu daha derinlemesine ele alacak.

 

Bu bağlamda, Abdulhakim Beşar’ın KDP-S ile yapılan ilk görüşmeye dair şahitliğine bir bakalım[af] KDP-S, KNC içindeki en büyük partidir [/af]: “İşin aslı PYD ile devrimin başlamasından sonraki ilk görüşme Nisan 2011’de gerçekleşti. Ben o zamanlar hâlâ Suriye’de yaşıyordum ve bir muayenehanem vardı. Kamışlı’da bir doktorum. Salih Müslim, o zamanlar PYD genel sekreteriydi ve beni ziyaret etti. Bana iki parti arasında iş birliğini sağlayıp sağlayamayacağımızı sordu. Ben de o dönemde KDP-S başkanıydım. Stratejik bir biçimde iş birliği yapıp yapamayacağımızı sordu. Ona tek bir soru sordum: Şam rejimi tarafından hakkınızda siyasi ve adlî iki dosya var ve aranıyorsunuz, bunu bana nasıl sorabiliyorsunuz? Beni ziyaret etmek için Suriye’ye geldi. Yurt dışındaydı ve Suriye dışında da muhaberat tarafından takip ediliyordu. Kandil dağlarında kaldı. Beni ziyaret ettiğinde devrimin başlarındaydık, sadece birkaç hafta geçmişti. ‘Rejim tarafından aranıyorsunuz ve Suriye’ye tekrar nasıl girdiniz?’ Bana ‘Saklanıyorum’ dedi. O anda pencereyi açtım ve dışarıda güvenlik subayı olduğunu söyledim. ‘Bir tanesi 24 saat orada duruyor. Buna rağmen nasıl girdin?’ O dönemde, Nisan 2011’de, her yer Suriye rejiminin tam kontrolü altındaydı. Salih Müslim’in ziyaretinin ardından, hâlâ Nisan ayındaydık, başka biri beni ziyarete geldi. Bana Aldar Xalil olduğunu söyledi; PKK merkez komitesi üyesi yani liderlerden biri. Salih Müslim ile stratejik biçimde birlikte çalışmamı teklif etti. Bana ‘Bir televizyon kanalı açalım. Taraflar olarak ikimizin de işine yarar’ dedi. Ona da aynı soruyu sordum: ‘Rejim tarafından iki dosyadan dolayı aranıyorsun. Buraya nasıl girdin? Her sokakta güvenlik birimleri varken’. Cevabı tatmin edici değildi ve muayenehaneden ayrıldı. Onunla çalışmayı reddettim”. Abdulhekim Beşar gibi başka KNC’li siyasetçiler de yazara rejimin görüşmek üzere onlara nasıl yaklaştığını anlattı. Bir KNC’li yetkili ‘Rejimin bize haklarımızı vermeyeceğini bilecek kadar rejim hakkında tecrübemiz vardı” açıklamasında bulundu.

 

Bir Süryani politikacı yazara yaptığı açıklamada: “Suriye’deki Kürtlerin sorununa bir gün çözüm bulabileceğinizi düşünüyorsunuz. Bu sorunu, Türkiye ve PKK arasındaki problemi çözmeden bir çözüme kavuşturmanız mümkün değil; Suriye, Irak ya da Türkiye gibi değil.
Irak’ta Barzani ve Talabani’nin partileri var. Diğer yanda ise PKK ve Apo. Suriye’deki Kürtlerin asıl problemi Apo ve Barzani arasındaki rekabettir. Suriye Kürtlerini kim kontrol edecek? Kandil akımı çekişmeyi kazanıyor. Aslında Suriye topraklarında üç Kürt gücü var: PYD (ve ona yakın tüm yapılanmalar), KNC ve yeni Kürt ittifakı yani Hamid Derviş.[af] Hamid Derviş 24 Ekim 2019’da vefat etti [/af] Dolayısıyla, Suriye’deki Kürt sorununa getirilecek gerçek çözüm, bana göre her şeyden önce AKP ile Abdullah Öcalan ile barış görüşmelerinin yeniden başlatılmasıdır. Bu doğrultuda adımlar atılmazsa, bence asla bir çözüme ulaşılmayacak”.

 

Aynı Süryani politikacı PYD ve KNC arasındaki görüşmeleri şöyle anlattı: “PYD ve KNC arasında üç anlaşma yapıldı (Erbil ve Duhok anlaşmaları). Elbette bunlar Mesud Barzani’nin himayesi altında yapıldı, fakat başarısız oldu. Üç noktada başarısız olundu; biri askerî ve biri ekonomikti… ve PYD/YPG şunu kabul etmedi: başlangıçta pay 50/50 idi sonra 70/30 oldu. Mutabık oldukları tek şey girişimin kendisiydi… yani işleyişin yönetim veçhesi. Ancak en önemli bahisler ilk ikisiydi yani askerî ve ekonomik bahisler. Ve o dönemde, PYD’nin kontrolünde Simelka ve Yarubiye’de iki kontrol noktası vardı”.

 

20 Haziran’da Syria TV’de yayınlanan “Siyaset Salonu” adlı programda bir Arap temsilci bazı önemli noktaları ve soruları dile getirdi: “Fransa ve ABD, bölgede PYD’yi desteklemek için Araplar, KNC ve diğerleri üzerinde baskı kuruyor. Bu zamana kadar petrol gelirlerine ne olduğuna dair bir fikrimiz yoktu (Rumeylan ve Deyrezzor). PYD’nin Devrimle nasıl ilgilendiğini biliyoruz. Tamamen Arap olan Deyrezzor ve neredeyse tamamına yakını Arap olan Rakka’nın yönetimi için neden Kürtler arasında görüşmeler yürütülüyor? Eğer 2014 yılındaki Duhok anlaşması gelecek görüşmeler için rehber olacaksa neden Duhok şimdiye kadar doğrudan uygulanmadı?”

 

Kobani’de yaşayan bir Kürt avukat yaptığı açıklamada: “Hâlâ bir şey değişmiş değil. Eğer değişseydi, onlar hakkında sızıntılar olmazdı. İlk aşama, ortak siyasi bağlayıcılığı olan bir deklarasyon ile nihayete erdi. İkinci aşama yönetimle ve savunma meselesi ilgili. Bu durum Suriye halkının diğer bileşenlerinde endişe uyandırıyor: PKK ne olacak? Şu ana kadar PYD/SDG, ne PKK ile bağlantısını netleştirmeye ne de kadrolarının Suriye’den ayrılışına dair bir açıklama yayınladı. Rakka ve Deyrezzor’un kaderi net değil: Anlaşma sadece Kürt bölgeleri hakkında mı yoksa PYD ve SDG’nin kontrolü altındaki bölgeler hakkında mı olacak? Deyrezzor ve Kürtler arasındaki ilişki ne? Bu konu birçok endişeyi beraberinde getiriyor. Nihaî anlaşma yok, bunlar daha taslak diyorlar. Amerikalılar, PYD ve KNC arasındaki bu taslaklar gizliyse o zaman anlaşmaları da gizli olacak. Ancak bana göre bu mesele tüm halkla, Cezire’deki tüm bileşenlerle ve doğrudan tüm Suriye halkıyla bağlantılı; Kuzeydoğu Suriye’nin petrol zenginliği. Dolayısıyla bu anlaşmalar hakkında ve tüm olan bitenle ilgili çok daha fazla bilgi olması gerekli. Ancak bu zamana kadar, bu gerçekleşmedi. Her şey gizli saklı oluyor. Etilaf KNC’yi doğrudan destekledi ancak bu zamana kadar KNC hiçbir soruyu kamuoyu önünde cevaplamadı” dedi.

 

KNC’den İbrahim Biro bir açıklamasında[af] Arapça bilen okuyucularımız bu hikâyenin tamamını içeren televizyon programı izleyebilmek için buraya tıklayabilir [/af] “Barzani üç kere denedi ancak başarısız oldu. Maalesef PYD, ittifak için gerekli olan en temel noktalara bağlı kalmadı. Görüşmelerin başarıya ulaşması için PYD’nin gerçekten bir şeyler önermesi gerekiyor” dedi.

 

Kürt Demokratik Eşitlik Partisi’nden Kamışlı’da yaşayan kıdemli KNC’li siyasetçi Nemut Davud’a ikinci tur görüşmelerin ne zaman başlayacağını sordum. Davud’un 9 Temmuz’da verdiği cevap şöyle:


“16 Haziran’dan sonra KNC ve PYD’nin öncülüğündeki yirmi Kürt partisinden oluşanUlusal Birlik Partileri arasındaki uzlaşılara dair açıklama yayınlandı. İkinci tur henüz başlamadı. KNC ile nezaret eden taraf arasında (ya Amerikalılar ya da SDG liderliğinden Mazlum Abdi) bir iletişim var, aramızda da bir iletişim var. İkinci tur için hazırlıklar var”.

 

KNC heyetinden bir yetkili 23 Temmuz Çarşamba günü yazara yaptığı açıklamada “PYD ve KNC arasındaki (gizli) diyalog ya da müzakerelerin ikinci turu geçtiğimiz hafta yeniden başladı” dedi ve ekledi “Bu görüşmeler Dohuk Anlaşmasına göre üç konu etrafında sürdürülecek. İlk konu yetki, ikincisi yönetim ve üçüncüsü de askerî meseleler olacak. İlk konu ile başladık. Şu ana kadar doğrudan görüşmeler olmadı. Heyetler arasında doğrudan (yüz yüze) bir toplantı gerçekleştirilmedi. Amerika’nın arabuluculuğunda evrak ve fikir alışverişinde bulunuldu. İlk taslak metin üzerinde çalışmak üzere doğrudan bir toplantı gerçekleştirmeye çok yakınız. Çok fazla beklememiz gerekeceğini düşünmüyorum; belki birkaç gün içinde gerçekleşebilir”.

 

One Comment

  1. Jusurgere

    In a similar study with ER knockout animals, ERО± is required for cardioprotection in a myocardial ischemia model S11 buy priligy 30mg We only sent him to the Rainbow Bridge when the bad outweighed the good for HIM, not for us

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *